29 Eylül 2008

KISA KISA BİLGİLER

Lazım olur diye araştırdım işte...
NOT: Yazılar ait oldukları sitelere aittir....

GEBELER İÇİN :


Öncelikle gebeliklerinin ikinci ayından itibaren hanımların eğer araba kullanıyorlarsa takmaları gereken bir emniyet kemeri var...

Kodu: 33246
Ürün Kodu: Baby Check

Ürünün Adı: Baby Check / Hamile Emniyet Kemeri
Markası: E-Bebek
Üretim Yeri: Türkiye
Markanın Ait olduğu Ülke: Türkiye
Kalite Belgeleri:
Qinetiq Centre for Human Sciences Impact Test Facility tarafından yapılan testler, Hamilelere Özel Darbe Önleyici Kemerin güvenliğini ispat etmektedir.

Hitap Ettiği Kullanım Aralığı: 2 aylık hamilelikten doğuma kadar

Özellikleri :
Klasik emniyet kemerlerinden farklı şekliyle, karın üzerine baskı yapmıyor.
Kendinizi ve bebeğinizi korumanıza yardımcı oluyor.
Güvenli, basit ve konforlu yapısıyla araçta anne adaylarının rahat etmesini sağlıyor.

Devamı için Tıklayın!!!




BLOGGER DEVAMINI OKUYUN LİNKİ :


Sizlere bu yazımda Blogger kullanıcılarının derin yaralarından biri olan "Devamını Oku" bağlantısını nasıl oluşturacağımızı anlatmaya çalışacağım. Aslında benim yaptığım Dünya'yı kurtarmak değil çünkü bu konu hakkında Blogger Destek sayfasında yazı var, ancak Google'da aramalarım sonucu bir çok kişinin hala sorunlar yaşadığını gördüm, zaten dikkat ederseniz Blogger tabanlı sitelerde bu bağlantıyı oluşturabilmiş site çok az. Şimdi daha fazla uzatmadan nasıl yapılır onu öğrenelim...

Devamı için Tıklayın!!!

BLOGGERDAN RASTGELE LİNK EKLENTİSİ :

Blogger'dan Rastgele yazı eklentisini daha önce duyurmuştuk.Şimdide bir benzeri rastgele link eklentisini anlatacam..Daha doğrusu bu işi kodlarla yapacağimiz için kodları blogger de vermek sıkıntılı olduğu için kodların download adresini verecem.

Bu eklenti ile sitelerinde bi çok link olan blogcularin rastgele eklentisi ile anasayfayi kaplayan linkleri bi düzene koyacaktir..Google da iyi geçineceksiniz :)

Devamı için Tıklayın!!!

Ben kendi bloğum için bazı eklemeler yaparken bu arkadaşlardan çok yararlandım...Ozaman ben çok aramıştım umuyorum sizin için bu yararlı olur...


ARKADAŞLARIMI MAĞDUR EDEN İNTERNET KADINLARI SÖZÜM SİZE :@


Kardeşim derdim var çevremde beni dinleyecek derdime derman olacak kimsem kalmadı...Psikolog mu bulucam ya hem kendime hem dostlarıma...Ne oluyor oğlum bukadar cinsel açlığınız vardı da internet olayı ortaya çıkınca mı herkes saykolaştı...Kardeşim nasıl dolaşıyodunuz sokaklarda neyin açlığıdır bu...Ne bokuma kullanıyosunuz bu interneti :@ ...Kalbi kırık insanlar öbeği oldu çevrem...Kırık kalpler melodramı...Dilimizde şarkımız ağlanacak hallerimize gülüyoruz..."Sen gene iyisin ben internet mağduruyum kızım" diye ağlayan arkadaşıma verdiğim omzuma kendim başımı koyup ağlamayı nekadar çok isterdim oysaki...Herşey bir yana telefonum çaldığında heleşükür beni dinleyecek biri dediğimde " Benim evliliğim bitti artık" diye ağlayan kuzenim dolmuş ığıl ığıl akan bardağı taşıran son damla oldu heyyyyyyyyyytttttttt ne oluyor ulannnn!!! Gerçeği yaşıyan benim acı çeken benim sanal alemde küçük mutluluklar yaratıp önce kendini aldatan kocalarınızın içine tüküreyim ....Başımı dayayacak arkadaşım kalmadı yaaa....Hepsi internet mağduru...Kiminin kocası facebooktan eski sevgilisini bulur, kaldıkları yerden devam etmeye başlarlar utanmadan herif o kadını evine kadar getirir derken ötekinin kocası bilmem ne sitesinden tanımadığı neidüğü belirsiz kadınla sabahlara kadar internette kalır. Gül gibi eşi içerde uyurken o fantaziden fantaziye koşar...Hoş kendine dokuna dokuna ne hazzını nasıl yaşıyor bilinmez...Hem anlamıyorum ki sex yaparken prezervatif takmak istemeyen bu adamlar sanal ortamda nasıl mutlu oluyor...Hani dışarda bunlara ne gazı sıkılıyoda cinsel kimlikleri kendi kişiliklerinin bukadar önüne geçiyor ben anlamıyorum...Acımı da yaşayamıyorum bu internetten mağdur arkadaşlarımın durumunada üzülüyorum çünkü onların bunu sürekli yapma potansiyeli şartların uygunluğu ile doğru orantılı ise çok sık devam edicek gibi...Bir tanesinin bebeği daha yeni bir yaşına girdi :(.Hem cinslerimde sıyırdı sanırım...Kardeşim bekar erkek mi kalmadı ne işiniz var elin evli adamları ile...Eskiden bir laf vardı ( eskiden diyorum ) yuva yıkanın yuvası olmaz diye ...Ordaki yıkmak mahvetmek, ortadan kaldırmak anlamında hani günümüz atasözü ve deyim özürlü gençliği bu sözü nasıl ve ne tarafı ile alıyorsa bilemiyorum artık...Kendinize gelin beeeee başkasını heleki çocuğunun annesini aldatan adam sizi haydi haydi aldatır derdimi dinleyecek dostum kalmadı ulannnnnnnnn....

26 Eylül 2008

A.R.O.G. YENİ TEASER FRAGMAN 1 VE FAZLASI







KENDİM İÇİN





Seviyorum bu tarz tabloları...Gene bir gün migren ataklarından biri tutmuş ertesinde kendimi doktor kuzenimin arkadaşının hastanedeki odasının önünde bekleme odasında bulmuştum...Ama aslında bekleme odasından çok sanki bir sanat galerisinde kokteyl e gelmişimde biraz dinlenmek için oturuyor gibiydim...Antonio Di Viccaro tabloları ile orda tanıştım...Hani benimde bir hikayem olsun buralarda diyip aranıp bulunacak yerler tablo etmiş ...Bilmem belkide benim iflah olmaz Akdeniz insanı ruhumu tam onikiden vurdu tüm çizdiği manzaralar...Hani al şarabını ak tablonun içine gibi oldum...Paylaşmak istedim...

Not: Ressamların isimleri için slide ın üstüne mouse u götürün yüffen :D

25 Eylül 2008

OTOPARKTA HIRSIZ VAR , ATAKLARI


Şimdi bu hani bir ara otoparklarda araçları yakıyorlardı ve araç hırsızlığı artmıştı bir ara konumuz ozamanlarda geçiyor...
İstanbulda Erenköyde sıkı bir caddenin üzerinde yaşıyorum ben.Apartmanımızın bahçesi fazlasıyla 10 katlı binanın misafir araçları ile ihtiyacını karşılayacak şekilde otopark...
Şimdi herşey ne güzel değil mi ? Ama apartman sakinleri sakat...Emekli hepsi kimi polis, kimi yargıç, kimi avukat, kimi öğretmen, kimi esnaf çoğu emekli ...
Bu artan olaylardan sonra otoparktaki projektörlü aydınlatmaya takviyeler yapılmasına karar verildi ve takviyelerle Micheal Jackson ın sahnesini andıran bir otoparka sahip olduk...Bir akşam silah sesleri duyduk ne oluyor anam demeye vakit kalmadan silah seslerinin arkadan otoparktan geldiğini anladığımızda hepimiz aşağıya çoktan inmiştik ve polis çağırmıştık :D ...O saygıdeğer amcalar pıjama,eşofman bizler şort gecelik üstü sabahlık falan elimize ne kapmışsak inmişiz ve güya cana geleceğine mala gelsindi dimi ahahah!!! Silah seslerinin ne olduğunu anlamadık ama bir kere kıllanmıştık ve poliste rahat olmamızı söylemişti.. Bazıları araçlarını otoparktan alıp işlek caddenin bizim apartman tarafına araçları parkettiler ve evlere çıktık bu arada yol tek yön ve 3 şeritli bir yol :D ...Saat gece iki gibi çok uzaktan frene basıp aracını öttüre öttüre ve savrula savrula birilerinin geldiğini duyduğumda geliyor çarpıcak aha araçlar gitti diye cama koştuğumda hakikatten iki sarhoşun birbirlerine çarpıp bilardo topu gibi bizim apartman sahiplerinin inci gibi dizilmiş araçlarına geçirişlerini canlı canlı seyrettim...Evet gene sokaktaydık...Allahım bu gece sabah olmıyacak mı???Polisler ve sarhoş kavgası derken sandalyelerde oturmuş...Arabaları yola parketmekle salaklık ettiler diye diğer kişiler hakkında güzel güzel dedikodumuzu bile yaptık :D ...Ne güzeldi sanki bu olaylar vesile olmuş apartmancak dostluk bağlarımızı en mahrem ev hallerimizle perçinlemiştik...
Ertesi akşam akıllı apartman görevlisi gündüz topladığı yaprakları arkada çöp konteynırında yakmaya başladığında her yeri duman sardığında bir çığlık duyduk araçları yakıyolarrrrrr Alaca karanlık kuşağı gibiydi gene aşağıya indik ve gene eşofman,pıjama,gecelik üstü sabahlık :Dve gene polis çağardık ahahahha!!!
Ben o haftayı hem yorgunluk hemde tebessümle anımsıyorum...Halimiz çok komikti...Süs havuzundaki su kaplumbağası Adnan kaybolduğu zamandan daha çok yorulmuş ama bir okadar çok gülmüştük...

SONBAHAR


TUTMA BENİ HAYAT EKİME KASIMA SÖVÜCEM !!!


Ben bu Kasım ayında bir sakatlık olduğunu küçücük bir kızken anlamıştım...
Uzun uzun kavaklar
Dökülüyor yapraklar
Ben Atama doymadım
Doysun kara topraklar...
"Baba ne zaman öldü Atatürk ", "10 Kasım da kızım " ....
Tak beynime kazındı Kasım kötü bir ay...Evet ölümü adlandıramıyordum ama gidildi mi de geri gelinmediğini anlıyordum...Aradan zaman geçti tak Kasımda babaannem öldü...Sonra baktım Ekimde Kasımda mahalleye cenaze arabası daha çok geliyor...Hep palto, mont giyildiği kalmış cenazelerde aklımda...
Kasım ayının soğuk nefesini unuttuğum bir zamanda babamı da Kasım ayında kaybettim...Şaka gibi değil mi?
Ben bu Ekimide ve Kasımıda göz açıp kapama hızında geçirmek istiyorum aslında...Bazen Kocaman kahve kupası elimde camdan düşen yapraklarla farklı bir örtüye bürünen caddeye baktığımda sonlanıcak nefesleri düşünürken hep aklıma benim gibi Kasımları sevmiyecek çocuklar,insanlar gelir...
Gene geliyor KASIM
Anımsamak istemediğim tüm yaslarım
Yarım kalışlarım ve ayrılıklarım
Ben sana ne yaptım ki Kasım
Bilmiyorum sana nasıl söveyim...
Portakalmavisi....

24 Eylül 2008

KAZIM ABİ NUR İÇİNDE YAT


Sabah çok erken saatte gene haberleri açmış evde dolanırken arkamdan vurulmuşa döndüm içerden gelen Kazım Kanatı tedavi gördüğü....... NEEEEEEEE!!! Nasıl yani...Evet zatürreden hastanede yattığını biliyorum ama şaka gibi önceki gün sevgili tiyatrocu Hadi Çaman şimdi sevgili Beşiktaş camiasının Kazım Abisi...Kanser yüzünden yaşadıklarını ve hayata tutunma azmini biliyorduk ama bu zatürre nerden çıkmıştı peki...Eşinin açıklamasını duyunca olayı insan tabii daha iyi anlıyor...Tek ciğerle bünyesi ancak bukadar mücadele edebilmişti...
Olsun Kazım Abicim sen diğer taraftaki Kartallara katıldın artık...Alabildiğine özgürce acı olmadan sonsuzluk uçuşunuzda huzur diliyorum sizler için ve babamada selamlarımı götür Kazım Abi Beşiktaş bu sene bomba gibi başladı diye....
Kazım Abinin anısına 21 Eylül tarihli Sabah gazetesindeki yazısını ekliyorum
Başımı alıp gittim de ne oldu!
Hikâyenin sonu şöyleydi: Hani doktorlar, kanser tedavim için beni hastane odasına mahkûm etmişlerdi ya... Ben de başımı alıp Bodrum'a gitmiş, hayatımı bir yelkenlide geçirmeye başlamıştım ya... Harika bir yazdan sonra bir otelde kaldım. Klimayı açıp, keyif çattım. Sonrası ne oldu? Ne olacak, kuyruğu bacaklarımızın arasına kıstırıp, hastaneye geri döndük. Hem kanser hem de zatürree olmuşum. Kanseri yendik! Zatürreede dalga geçtik! Ama... Aması şurada... Anlatayım... Kanseri bir kez daha yenmenin mutluluğunu yaşarken, mutsuz oldum. Bodrum'da cehennem gibi sıcakta ilk kez bir şey yaptım. Eşim Sevinç için yaptırdığım klimayı çalıştırdım, karşısında uyudum. Sonuç felaket! Bir süre sonra nefes alamaz, yürümekte zorluk çeker oldum. Oğlum Mesut'un yemin töreni için gittiğim Kars'ta yüksek rakımda kötü oldum. Hikâyenin şimdiki sonu şöyle; ciğerlerime klimadan dolayı virüsler girmiş, mantarlar oluşmuş. Sürekli antibiyotik ve oksijen tedavisiyle ben değil, doktorlar savaşıyor. Komik olan da şu: Bir mantarı yenmek, kanseri yenmekten biraz zor olacak. Okurlara! Kimsenin moralini bozmak istemem. Hele benim, kanser yoldaşlarımın asla... Zaten onlara güzel haberlerim var. Kanseri 'akıllı bomba' ismi verilen bir ilaçla yendim. Elim kalem tutunca söz, her şeyi yazacağım. Biraz sabır ve anlayış, lütfen. Biliyorum ki ben sizler için umudun umuduyum! Teslim olmak yok, geri çekilmek yok. Savaşa devam! Sevgili okurlar! Ne zaman iyileşirim bilmiyorum. Tek bildiğim şey, yazabileceğim an yazacağımdır. Özel mesaj: Bu, hastane odasından yazılan belki de çok duygusal, belki de okurları ilgilendirmeyen mesajdır. Bu mesaj benim her zamanki dostum Hıncal ustaya. "Beni niye aramadın?" deme. Ama sana ulaşmam ancak bu şekilde oluyor. Ulaşsam bile konuşamam ki! Hıncal ağabey, bir aydır, hastayım kimselere söylemedim. Şu zor günlerimde kırıcı ve incitici söz ve yazıların (Benim üzerimden, benim iyileşmem için çırpınan Genel Yayın Yönetmenim Ergun Babahan'ı eleştirmen de şık değil) beni ve seni sevenleri çok üzüyor. "Kardeşim," dediğin Kazım'ı 40 yıldır binlerce yazısından tanırsın. Bilirim seversin de... Bir söz için bana düşman oldun. Ricam şudur; şimdilik biraz bekle, lütfen. İyileştikten sonra o kırıcı ve incitici eleştirilerini yapmaya devam edersin. O zaman bile tek kelime söylemem! Öyle değil mi Öcal ağabey, Haşmet kardeş?

23 Eylül 2008

ESKİDEN 2

Çocukluğumun 5-6 yaşları Bostancıda geçti benim...Bostancı da Erenköy gibi Anadolu yakasının eski ve ağızda tat bırakan semtlerinden biridir...Çardaklı, süs havuzlu , içi çiçeklerle dolu kocaman bahçeli müstakil evlerle dolu bir yerdi Bostancı...Eski karakolun hizasında akşamları en güzel eğlence çekirdekleri alıp açık hava sinemasına gitmek kimi zamanda sahildeki çay bahçelerine ve rıhtım kenarındaki sağlı sollu gazinolarına gitmekti...Eğer hiç bir şey yapılmıyor bir yerlere gidilmiyorsa annemin giydirdiği sarı elbisemle komşuya yollandığımı çok bilirim..."Bu akşam evdeyseniz annemler size gelicekler" diye kapının önünde cilveli cilveli konuşmalarım....Hem ne güzeldi o gece gezmeleri...Annemler çardakta oturuken bizde bahçede saklambaç oynardık :D kimi zamanda annemlerde bize katılır kukalı saklambaç oynardık :D...
Biz çok eğlenirdik Bostancıda.Hayat Bostacıydı. Akşamları son ada vapurunu karşılardık...Amcamın omzunda oturup haşlanmış mısırımı yerken gazinolardan gelen sesleri dinler bir o yana bir bu yana sallanırdım...80 liraya pazar yapardı annemler ...Pazarda ağlamamam için küçük bir yüzük alırlardı bana pazar sonuna kadar uslu uslu dolanırdım peşlerinde...
Papatya bahçelerinde yuvarlanır beyaz kilotlu çoraplarımızı yeşil sarı rengarenk boyayıp saçımızın arasına girmiş papatyalarla çok çişimmm geldiii diye eve koştuğumuz,sonrada sana sokak yasak diye banyo yaptırılıp camda oynayan arkadaşlarımıza bakıp neden benim çişim geldi ki diye hayıflanırdık, yani hayıflanırdık ama hepimiz yaşardık bunu :D
Bir sabah evimizin önündeki cadde de küçük bir çukurda kan izi vardı...O kan izini o çukurda dolmuş halini hiç unutmadım ben ....Sonrasında kalkan cenazeyi ve birdaha hoplaya zıplaya sokaklarında yürüyemediğimiz Bostancıyı....
Sağ sol davasından bir üniversite öğrencisini vurduklarında bizim çocukluğumuzuda vurdular...Artık oyunlarımızı evde oynar,bizsiz mahsun papatyaları vazolarda görür olmuştuk...
Hayatımızın bir dönemi sağ sol davasında yarım kaldı ve sonraki yarım kalan zamanlara sıkı temeller atıldı...
Bostancı çocukluğumun güzel semti en güzeli gün batımları,gazinoları ,ada vapurları ve erken vedaları .....

RADYO5 HAFTANIN KLİBİ

PENGUEN PARANOYALARI





KAMYON ARKASI

Ovaya saldım koçu, sevdim aldım dodge’u.

ALDATILMAK

Çok zamandır mı gidiyordum bu yolda bilmiyorum ki...Kocaman bavulu toplamışım taşımışım ve koymuşum arabanın arkasına hiç hatırlamıyorum...Boynumdan aşağıya akan yaşlar sırılsıklam yapmış göğsümü farkında bile değilim...İçimde sadece gitmek hissi var...Sadece GİTMEK..
Kocaman hayallerim yoktu benim ben hayatımda güzel güzel yaşarken kader ve kaza ikileminde bu aşka düşmüştüm...Çok sevmiştim...Hep hayatımın merkezi yapmamalıyım diye diye belkide hayatımın merkezi mi yapmıştım???....Offff! şimdi çok ciddi bir olayla yüzleşiyorum ...ALDATILDIM
Herşey boş birden aklıma bunu daha önce yaşamış arkadaşlarıma verdiğim akıllar geldi nekadar da sığ kalmış söylediklerim...Önce kendi değerini bilsene ( biliyorum eeee), bir erkek için değer mi Allah aşkına hiç biri için değmez ( değmez mi ölüyorum ama ben ),Unutup yoluna devam ediceksin lütfen ( unutmak mı),Neden bunu bukadar derin yaşıyorsun o kaybetti sonunda nasıl pişman olucak canım benim ağlama ( ağlıyorum ve haketmediğimi düşündüğüm için hazmedemiyorum)
İnsanı önce aldatıldığı yaralamıyor...İlk önce aldatılma sonucu hemen ayrılman gerektiğini düşünüyorsun ulan dün seviyorken nasıl hemen biticek bu oluyosun...Önce ayrılmalısın ve bu ayrılık fikri dün koynunda olduğun için sana çok koyuyor...Bunu yaşamanın daha doğru bir yolu yokmuydu...Neden ben senle yapamıyorum demedi neden bu aldatmaca ....Yüzkere söylemedim mi aldatma sadece sex değil benim dışımda bir kadına açıldığını duyduğumda bile aldatılmış hissederim demedim mi ??? Yaparsan gözüme gözüme sokma bitiririz demedim mi??? Allah belanı versinnnnnnnnn....
Sonra kızıyorsun kendine salaklığına hissedemediğine ve ondan geldiğinde bile onunla olduğuna...Ne hissetti peki...Ben böyle bir şerefsizi nasıl sevdim peki...Ulan bu adam nezaman ŞEREFSİZ oldu...Allah belanı versinnnnnn.....
Acıyorsun kendine ama bende ne eksik dediğinde kendince bir eksikte bulamıyosun :(...
Arkadaşlarıma ne diyeceğim...Aldatıldım ben ...Şimdi iki grup olucak bir beni suçlayanlar iki onu ve şerefsizliğini konuşucak olanlar...Offffffffff Allah belanı versin.....
Olay bitince saykolaşmış düşüncelerinden sıyrılıp normal hayata döndüğünde heleki aldatan taraf köpek olduğunda daha da bir kendine güvenin gelicek...Ama kapa bu defteri ve yenisi açılırkende sakın şüpheci olma...Her ilişki aynı, her adam aynı değildir...Zaten sende değiştin bak sana ne güzel tecrübe oldu bu...Birde bela okuma döner dolaşır seni bulur ...Sen dik dur eğrileri Allaha havale et...
Agnus,

ÇOCUK - NECİP FAZIL KISAKÜREK


ÇOCUK

Annesi gül koklasa,ağzı gül kokan çocuk;
Ağaç içinde ağaç geliştiren tomurcuk...

Çocukta,uçurtmayla göğe çıkmaya gayret;
Karıncaya göz atsa 'niçin,nasıl?' ve hayret...

Fatihlik nimetinden yüzü bir nurlu mühür;
Biz akıl tutsağıyız,çocuktur ki asıl hür.

Allah diyor ki:'Geçti gazabımı rahmetim!'
Bir merhamet heykeli mahzun bakışlı yetim...

Bugün ağla çocuğum,yarın ağlayamazsın!
Şimdi anladığını,sonra anlayamazsın!

İnsanlık zincirinin ebediyet halkası;
Çocukların kalbinde işler zaman rakkası...

NECİP FAZIL KISAKÜREK

BEBEK ÖLÜMLERİ

Haftanın ilk haberi gene can sıkıcı patladı...İzmirdeki bir Araştırma hastanesindeki prematüre doğmuş bebeklerin ölümleri...Bu olaydan 3 sene evvel Uğur Dündar ve Arena ekibi aynı hastanedeki çocuk bölümündeki araştırmasında gelebilecek olası felaketlerin sinyallerini vermiş oysaki...Yataklarına bağlı bebekler, yoğun bakım odalarındaki ilgisizlik vesaire vesaire...Ama maaledef bu ihmal bu gün kaçtane bebeğin ölümü ile sonuçlandı...



İzmir’de 11 saat içinde 13 bebeğin hayatını kaybetmesi üzerine aileler hastanenin ölümlerde ihmali olduğunu iddia etti. Sağlık Bakanlığı tarafından görevlendirilen 4 kişilik bilim kurulu ise bebeklerin ölümüne enfeksiyonun neden olduğunu açıkladı.

Bebeklerin aileleri, ölümlerin kendilerine haber verilmediğini ve olayı gazete haberlerinden öğrendiklerini söyledi. 13 bebeğin ailesi, ölümlerle ilgili otopsi istiyor.Hastane yönetiminden ise yenidoğan ünitesindeki ölümlerin gelişimini tamamlamamış ve erken doğan bebekler olduğu yönünde bir açıklama geldi, ihmal iddiaları yalanlandı.İzmir İl Sağlık Müdürlüğü kayıp sayısının neden arttığının belirlenmesi için araştırma başlattı. Konuyla ilgili müfettiş görevlendirildi.Ölümlerle ilgili oluşturulan 4 kişilik bilim kurulundan ise akşam saatlerinde açıklama geldi. Kurula göre ölümler enfeksiyon nedeniyle gerçekleşti.Bilim kurulundan yapılan açıklamada “Bu olayda hayatını kaybeden 13 çocuğumuzun bugün itibariyle 5’inin kan kültüründe adını verdiğimiz bir bakteri bulunmuştur. Bir hastada ise damar içi verilen sıvıda, yani serumda benzeri bir bakteri bulunmuştur. Damar içi beslenme sıvılarıyla bulaşan bir salgınla karşı karşıyayız. Daha ileri incelemeler sonucu daha kesin sonuçlara ulaşıp bunları Sağlık Bakanlığı’na sunacağız. Tepecik Hastanesi Yenidoğan Bakım Ünitesi’nde alt yapının yeterli olduğunu, gayet uygun donanıma sahip olduğunu, hastane enfekisyon kontrol komitesinin yeterli çalışmalar yaptığını gözlemledik” denildi.

Kaynak:NTV haber

22 Eylül 2008

GÜZEL BİR HAFTA DİLEKLERİMLE

We Built This City On Rock N Roll

Ahahahah! Arabanın içinde bağıra bağıra söylediğim bu şarkının klibini bulduğumda o zamanlara gittim :D...( Amcamla dolaşırken dinliyoduk, lakin daha kontak açmaya izinsiz yıllardı ) 1985 de kaç yaşımdaydım ben ya! küçüktüm evet ama 84 - 85 güzel senelerdi ...Bu parçayı dinleyip ozamanlardan olup içi mutluluk dolmayacak kim var bakiiimm???

Herkeseeee güzel bir hafta diliyorum....Çekinmeyin yağmur yüzünüze yüzünüze yağsın :D

21 Eylül 2008

GÜLMECE PAZARI






PAZAR ANİMESİ :D

A quoi ça sert l'amour ?

PAZAR NOSTALJİSİ - KRALİÇELERİM :D

Vazgeçilmezlerim :D

Rosemary Clooney - Mambo Italiano



non, je ne regrette rien

KADIKÖY VE İÇ BURUKLUKLARI


Elimde makine en yakın kaybolabileceğim semt Kadıköye kendimi attığımda dar sokaklara sağlı sollu park etmiş araçların arasında nefes almaya çalışan sokaklardaki evleri fotoğraflamaya çalışırken kalakalıyorum...Kimler yaşadı diyorum hele denize bakan viran evlerde kimler kimleri bekledi bu balkonlarda diyorum...Parke taşlı sokaklarda dolanırken kökü geçmişden gelen evleri sarmış bitkilere dokunuyorum...İnanılmaz bir duygu sağına soluna bakmadığın anlarda sanki o yıllarda gibi hissediyorsun sanki köşe başından beklediğin çıkagelebilekmiş edasıyla soluyorum havayı ...
Bu fotoğrafı arama motorcuğumdan edindim ve çok sevdim...Kendi çektiklerim genelde siyah beyazken renkli bu fotoğraftaki o iki güvercin sanki geçmişte o evde yaşayanların farklı bir biçimde eski yerlerini ziyareti gibi geldi birden bana...
Kumrusu, güvercini,martısı, kedisi boldur Kadıköyün....Eskiye tutunmadan ama ozamanları soluyarak dolanırsınız sokaklarında... Kediler aynıdır,deniz,gökyüzü ve Moda havası...
Havasını, suyunu değiştiremiyenler şimdilerde başka şeylerini değiştirme çabasında...İçim acıyor herseferinde elimde içkim moda iskelesinde olma tavrı düşüncesi bile içimi acıtıyor...Amaç içmek değil ki... Bana, mabedime, Kadıköyüme ve size aykırı gelen şeyleri siz doğru sanıyosunuz diye özelimize dokunmayın...Sizin doğrularınız bizim doğrularımız olmak zorunda değil...Doğru birtane ise bu çoğunluğunki ya da yönetimde olanların ki olacak diye bir kural yok....
Kadıköyün içine can kırıkları koymayın...Tüm canlıları ile soluyan semtimize can sıkıntıları katmayın...
KADIKÖY
Her taşında geçmişden bir iz
Varolan palamutları, kestaneleri ve iskeleleri
Yağmuru başka yağan
Özlemi farklı olan semtimiz
Kadıköy
Geçmişimiz ve geleceğimiz
Sahilinde yunusları, gökyüzünde martıları
Vaz geçilmez sevgilileri
Kadıköy
Geçmişimiz ve geleceğimiz
Güzel değerli semtimiz....
Agnus...

20 Eylül 2008

ESKİDEN 1


Her makarna gördüğümde içim mi sızlıyor benim...Çok eskiden henüz yalanlara bulanmamış, mutluyken, en büyük ayıbımız okula giderken eteğimizi belimizden kıvırırken aynı apartmanda ve aynı katta oturduğumuz sevgili komşumuzun benimle yaşıt kızı Çiğdem gelir aklıma burnumun direği sızlar...
Küçüktük hani elimiz camda yağmurları yakalayacağımız zamanlarda o bana "biz güneşten geldik" dediğinde "aaa terliklerini ters giymişsin" diye onu kızdırdığım yaşlardan beri arkadaştık biz Çiğdemle...
Büyüdük okullara gittik lisede bir dönem aynı sıraları bile paylaştık...Candık dosttuk yazları sıkıldığımız zamanlarda haftada bir gün mutfak iznimiz vardı ve en nefis yaptığımız şeyi yaparak kendimizle gurur duyardık....Evet makarna :D
Domatesli önümüze konulan makarnayı iteleyerek salçaya saldırdığımız ve soğan ve sarımsak ve nane ve daha sonra mantar ve daha adını anımsamadığım pek çok şeyli yaptığımız makarnalara doyum olmaz yediğimiz yemek ardından boş tabaklara bakıp "evet nefisti", "bu seferki süperdi" derken hızımızı alamayıp mantı olayına bile girmiştik...Renkli mantı hamurunu yaptığımızda sanki çok ciddi birşeyleri keşfetmiştik...
Bizim öyle antinkuntin can sıkacak olaylarımız yoktu nekadarda güzel kendimizi oyalardık en son anımsadığım 10. Sigara diye bir kitabı okumamız ve üzerine inanılmaz yaptığımız yorumlardı....Solcu bir kızın cezaevinden çıktıktan sonra annesi ile yaşadıkları ...Anne kız zıtlaşmaları falan filan....
Sonra büyüdük işlere girdik aynı iş yerindeydik birde ilk senemizde ....Birbirimize sözler verirdik asla ayrılmıyacağız diye...Belkide ruhen ayrılmadık ama belki diye facebooktan adını yazdırdığımda arama butonuna basamadım bile...
Lanet yaşanmışlıkların ve unutamamanın yanında iflah olmaz gururum nekadar güzel şey anımsasamda, her makarnada onu ansamda araya giren yılların cezalısı yapıyor beni...Anımsıyorum ama dokunamıyorum...
Agnus....

DENİZ FENERİ


Küçükken dinlediğim yalnızlık hikayelerinde ilk sıralarda aldığın yerini ve asaletini kalbimde bozmalarına izin vermiyeceğim DENİZ FENERİ ...

DENİZ FENERİ

Uzanmış koca burun açık denize doğru,
Lacivert ve gri gecenin değerinde.
Karanlıkla başlar bir dünya sevgisi,
Deniz feneri parlar,
Talihe aldırmadan kayalar üzerinde.

Bulutlar birleşir alaca düzlüklerde,
Çöker uzak limanlardan bir sis.
Bir sıkıntı başlar karanlığında kaderin,
Bildirir, yanınca yanınca,
Ömrün neresindesiniz, aşkın neresindesiniz?

Yüreğin mi daralıyor, yıldız ışığında,
Bırak anılar gitsin biraz daha geri.
Ruhu götürmeden vakit yürüyebilir,
Düşün nasıl durmuş sabırla yüzlerce yıl,
Hep bu benekte bu deniz feneri.

Bak deniz savaşlarına, yaşlı korsanlara,
Uçan dalgalara, uyuyan rüzgara bakmış,
Bir tek göz kadar kara ve mavi,
Enginle boş,
Kısmetsiz balıkçılara bakmış.

Saçlarında tuz kokan, ölü kokan bir serinlik,
Yüzünde bir fırtına tadı.
Durursun yorgun, umutsuz,
Birden bir daha yanıp söner, sevinçle titrersin,
Bir şey, belki de yaşaman uzadı.

FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA

YENİ TEMALAR GELDİ HANIMMMM :D


Güzel güzel temalar buldum ve sizlerle paylaşmak istedim ...Kolay gele....





YÜKLEMEK İÇİN TIKLAYIN!



YÜKLEMEK İÇİN TIKLAYIN!










YÜKLEMEK İÇİN TIKLAYIN!



YÜKLEMEK İÇİN TIKLAYIN!



YÜKLEMEK İÇİN TIKLAYIN!




YÜKLEMEK İÇİN TIKLAYIN!






YÜKLEMEK İÇİN TIKLAYIN!


YÜKLEMEK İÇİN TIKLAYIN!

19 Eylül 2008

DİNLEMECE İZLEMECE

Kleerup feat. Titiyo "Longing For Lullabies"

BİRGÜN - ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN









BİRGÜN

Apansız uyanırsan gecenin bir yerinde
Gözlerin uzun uzun karanlığa dalarsa
Bir sıcaklık duyarsan üşüyen ellerinde
Ve saatler gecikmiş zamanları çalarsa
Bil ki seni düşünüyorum

Bir vapur yanaşırsa rıhtımına bin,açıl
Örtün karanlıkları masmavi denizlerde
Ve dinle kalbimi bak nasıl çarpıyor nasıl
O bütün özlemlerin koyulaştığı yerde
Bil ki seni bekliyorum

Bir sabah gün doğarken aç perdelerini,bak
Sevinçle balkonuna konuyorsa martılar
Kendini tadılmamış derin bir hazza bırak
Dökülsün dudağından en umutlu şarkılar
Bil ki seni istiyorum

Gecelerden bir gece uyanırsın apansız
Uzaklarda elemli,garip bir kuş öterse
Bir ceylan ağlıyorsa dağlarda yapayalnız
Ve bir gün kabrimde bir sarı çiçek biterse
Bil ki seni seviyorum

ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Portakalmavisi bir; hüzünleri dibine kadar yaşamadan terketmeyen, sonrasında da ardına dönüp bakmayan hüzünbaz zamanlar cambazı....

pin

yukarı