29 Kasım 2013

Bu günde Allah belamı verdi :)))))


Bazen insanlar "neden çocuğu alıp dışarı çıkmıyorsun" diyorlar...Düşünüyorum ama düşündüklerimi bilemedikleri için evde kopan pandomimi ki bu bizde sesli oluyor bilemiyorlar...

Hava sonbahar havası dışarı çıkma timi hazırlıkları...

Çocuk : içe iki içlik biri fanila biri atlet, üstüne bir body veya uzunkollu tshirt, üstüne artık ne giyecekse elbise olur kazak olur bisiklet yaka eşofman olur ...
Alt: hava normalse bir pantolon yok değilse bir kilotlu çorap,üstüne kısa çorap 

Ergen : artık sadece kıyafetleri yatağının üzerine bırakılır insan gibi giyindiği için çok zorlanmıyoruz sen de pantolon ben diyeyim uzun kollu gömlek üstü hırka üstüne mont alıyor zaten

Dışarı çantası: Edanın üzerine giydirdiğim herşeyin aynısı artı, bir çocuk bezi çişi mişi gelirse diye...bir şişe su,bisküvi , acil durum için ben biri ile konuşurken kaçıp gitmesin diye bir kutu tebeşir ( oturup yeri boyuyor oyalanıyor :)) ), ıslak mendil, bir gazete bröşürü mümkünse çocuk kıyafetleri olan...Araçta isek ona bakıp oyalanıyor...Yok öyle eline ıphone mayfon...

Bizim bu dışarı çantamız meşhurdur.Spor bir sırt çantası.Hatta bir sabah Egeberke okul çantası diye verip okula yollamışlığım ki O nunda alıp gitmişliği ve bizim şöför sayesinde çoğu öğretmene rezil olduğumuz durumlara sebebiyet vermiştir.

Neyse dışarıya çıkma saati geldiğinde kapımızın hol kısmına yığınağımızı kurarız.Montlar ortaya atılır bu mevsim buna atkı,bere,merdimen ( eldiven ) de eklendi herkes yere oturup ayakkabısını giyer. Yok anacım biz öyle üstünü giyip kapımızın önünde ayakkabımızı falan giyemiyoruz başaramadık henüz...Oğlum hazırsa çantaları alır Eda ayağının birinde ayakkabı birinde çorapla arka odaya koşup "ayıcığımızıda alalım "telaşından sonra üstünü giydiririm ayakkabılarını bağlarım tam montumu giyeceğim kapıyı açıcam

" benim çişimmm varrrrr " 
"Yaaaa! yine mi yaaaa! kızım yapsana şu çişini evden çıkmadan " diyerek Egeberk kendini elindeki çantalarla falan o hole atar...
Ben soyunurum Edayı soyarım şanslıysak gerçekten çişi vardır ....
Tekrar aynı şeyler tekrarlanır ve kapı kilidi açılmadan tembihler başlar
" Evladım bakın kapıyı açıyorum apartmanın içinde bir bağırmadır, çağırmadır on yaş var sizin aranızda lütfen beni komşulara rezil etmeyin annem tamam mı "

Kapı açlır ve Eda bağırarark " asansöre ben basıcammmmm", Egeberk " Annem ayakkabısı bağlamadı ya! beklesene" "ya! ben kime bağırmayın diye tembih ettim " 
Asansör geliyor içine yuvarlanıyoruz...Bir kere imdat düğmesine basılacak Allahın emri havalandırma çalıştırılacak her seferinde asansörün iç kapısı açılırken Eda kaldık krizi yaşıyacak Egeberk sanki bizi tanımıyormuş gibi yapıp heleki dışarda bekleyen varsa " yavrum sakin ol " diye diye Eda dışarı çıkartılacak....

İnsan okurken yoruluyor değil mi ben bunu yaşıyorum hemşire o ne olucak...

Benim Ermeni bir arkadaşım var hava biraz güneşli olunca gelip " Ebru bu havada evde oturuluuuur ( oturulur mu hiç kafayı mı yediniz )  diye konuşur bir gün O nunla bunları yaşadık " Her pazar dua ediyorum Ebru can sabrın genişlesin " diye demeye başladı üzülüyorum ya! artık...

Bir disiplin sorunumuz yok aslında çok eğleniyoruz büyüdükleri zaman kimse sakin sakin evinden çıkışını anımsamaz ama benim yavrularım bunu unutmıyacak değil mi değil mi değil miiiiiiiii?

Ahahahha! Bunun Eşim olan versiyonunda şu oluyor " ben önden ineyim zaten sakal traşı olucam " Allah o giriş katına açan erkek berberinin bin türlü iyiliğini versin :)))))))))))))

Bugünde bunları yaşadık evden çıktık Kadıköye gittik..Hemde minibüsle gidip Otobüsle döndük.Eda giderken şaşaladı sanırım minibüse binen insanlara falan bakıp olayı pek anlamadı...Genelde kendi arabamızla dolaştığımızdan yavrum anlamadı...Egeberk Kadıköy de kaldı biz Eda ile dans için kıyafetler alıp bu arada dansa başlıyacak cadı rıhtımdan otobüse binip güzel Erenköyümüze dönmeye karar verdik.

İstanbul kartı doldurucam boyu yetişmiyor habire gişedeki adama zıplıyor durum şu bir şapkası var baykuş şeklinde gişedeki adam sürekli o baykuşu görüyor rezil bir durum hiçde gülmeyen bir adam ben olsam yerele yatmıştım gülmekten ..."Gel yavrum" diyerek bindirdim otobüse .Kalkmıyor mu sana otobüs...Hemen kalkmazsa başıma gelecekleri biliyorum ben tabiii neyse yanımdaki pencere kenarı boş koltuğa koydum dışarı izlemek için başını yasladı çok şükür sakiniz...

Otobüs yavaş yavaş dolamaya başladı ve hareket etti...Uyuyacak korkumdan Konuşturmaya çabalıyorum ama oralı değil..Derken boğaya çıkarkenki durakta bayağı bir insan bindi bende gel kızım kucağıma diye kızı bir döndürdüm kendime yüzünün bir tarafı camdaki lastiğin izi olmuş bildiğin pis suratlu yarı gözü yukardan aşağı kara birşey birde tepiniyor benim koltuğum diye...

Sonra "otobüste bağrılmaz Eda hadi sen dışardaki şeyleri söyle bana derken..." Anneee kadının memelerine bakkkkk " diye nasıl bir bağırma şu hani vitrine nişanlık, gelinlik kıyafetleri falan giydirip mankenleri koyuyorlar ya! giydirmemişler makneni fakat okadar sahici duruyorki çocukta haklı ...Beynimden siz diyin ter ben diyeyim kan böyle nasıl akıyor aşağılara doğru..." Yavrum lütfen yavaş " " sessiz ol anneciğim " dedikçe Öndeki kızı ve yanındaki bavulu gösteriyor " bende bu çantadan istiyorummmm" " bavul o yavrum " " tamam o davul olsun ama " "tamam mı anne ?"Ayakta durucam diye tutturdu sanırım insanların bir ileri bir geri hareket etmesi buna cazip geldi ...Ayağa kalktı önümde bir eli bende ki göğsünden de tutuyorum bir eli demirde tutunuyor şöför sanırım hayatının firenini bastı Eda ortadan kayboldu :))))))))))))))  yavaş çekimde izlemeniz lazımdı öneee doğru bir uçuşu var Marmara üniversitesinden binen çocuklar üstüne hucum etti birşey olmasın diye :)))))))))) bildiğin gol sevinci gibi birşey...elden ele bana ulaştığında " hıh " dedi ve ellerini bağladı .Yavrusu ile animasyon yapan ilk anne olarak otobüs tarihine geçtim...Üniversiteliler canlarım benim sonra Eda yı sevdiler falan...Arkada iki kadın dedikodumu yapıyordu biliyorum "çocuğu tutamadı nebiçim anne "diye biliyorum biliyorum....

Neyse daha bir sürü şey oldu..."Emniyet kemeri nerdeeee" diye bağırmalar , müzik neden yok diye çığrınmalar, her otobüs durağı anonsundan sonra anons yapan kadını aramalar....

Anlıyacağınız Allah belamı verdi bugün...Hoş böyle belaya da can kurban...

Yorgun anne kaçar...

27 Kasım 2013

iki çorap bir kardan adam


İki tane çorap alıyoruz birisi renkli desenli birisi beyaz...Malümunuz kardan adam kendileri...
Yapım fotoğrafları pinterest ten...Biz Eda ile ortalığı fazla dağıttık :))



Kolay gelsin canlar ...

Yeni yıla YENİ ŞABLON :)

Uzun zamandır bilen biliyor örgü işine bulaştım...Aslında bulaştığım amigurumi..Sebebide ördüğüm bebekleri kızımın daha çok sevip onlarla sıcak ilişkiler kurması...Onca ücretler ödediğim ismi lazım değil barbie lere aldıktan bir gün sonra dönüp bakmayan kızım ördüğüm bebeklere aşık oldu...

İşte bende aman ördüğüm bebeğe göz nerden bulurum, olmadı kaç ilmekle ne yaparım diye Google amcaya "amigurumi" yazınca  karşıma hooop sevgili Demet Hanımcığımın amigurumi aşkına bloğu çıktı...Ona buna

şuna derken bloğun sağ tarafında işte bu minti yeşili zemine yazılı yazıyı gördüm ve neye niyet neye kısmet modunda hemen mail attım..

Çok eski bir blogger olmama rağmen 2009 daki zor hamilelik dönemi ve akabinde gelen doğumdan sonra bloğumla fazla ilgilenemedim...Ama sanırım 2007 den beri hep hazır şablonları bloğuma uyguluyordum ve beni yansıtmadıklarınıda içten içe biliyordum...Hatta ozamanlar ingilizler arasında çok yaygındı bu şahsına münhasır şablon tasarımları...açıkçası pound ödeyip İngilterenin bilmem neresindeki birisine meramımı anlatmak istemedim ama çokta gıpta ettim...

Artık bizde de blog yazımları arttığı için böyle bir şablon tasarımı ile karşılaşmak beni hem mutlu etti hemde blogger şablonlarının kuraklık dönemini bildiğimden gurur duydum...

Demet hanım çok zevkli ve anlayışı dorukta olan bir insan...Ben ki sezeryanla doğmadan mütevellit devrik cümlelerle en yakınlarımı bile delirtirken  biz çok güzel anlaştık ve benim içimde ölmeyen küçük kız, fotoğraflarım, hobilerim,anneliğim ne varsa işte beni yansıtan bir şablon oluşturduk...

Çoook mutluyum ve vesile olan Demet hanım a bir kere daha teşekkürler...

Ulaşmak isteyen arkadaşlar fotoğrafa tıklamanız kafiiii







Erken yeni doğan berelerine devam...





24 Kasım 2013

Bir amigurumi sevdasıdır bu benimkisi



Erken yeni doğan bereleri

Ben kızımı 19 haftalıkken kaybetme durumu yaşamıştım.Doktorum ozaman bana bebeğimle bir bağ kurmamı söylediğinde bere örmeye başlamıştım.Fakat okadar küçük bereler örüyordum ki sevdiklerim " ne o portakallara şapka mı örüyorsun ?" diye bana takılıyorlardı...Dolu dolu tam 7 aylık doğuma gittiğimde tamda kızımın minik başına göre birsürü berem vardı.Hastanede acil erken doğuma gelenlerle bile paylaştığım...Bebek bereleri beni mutlu ettiği için örüyorum...Heleki prematüre bebekler içinse inanın çok mutlu oluyorum...


Kağıt kar taneleri ve balerin yapımı


                       

                           


Benim yaptığım balerin ve kar tanelerinin şablonu Pinterest ten alınmıştır...








13 Kasım 2013

2014 yılbaşı hazırlıkları diy proje



Bahçeden kozalakları topladım ve ahşap boyasıyla beyaza boyadım. Kozalakların dal kısmı kopmuş olduğundan ahşap çivisi taktım....yeşil kurdela çivileri kamuflaşta çok işe yaradı :)....evin her yerini donatasım var :)))

Sonra duvar için birşeyler yaptım





Ebru...


12 Kasım 2013

Portakalmavi 10marifet.org da


Artık yaptığım tüm çalışmaları 10marifet.org da da yayınlayacağım.Bu tasarımları paylaşmamın zamanı gelmişti...Amacım fikirlerimi paylaşmak ve fikir almak...

Ebru...

Kasım ın 15 ine doğru...

Bilenler bilir Edacığım güzel yavrum sekiz aylık doğdu. Çok zor bir hamilelik geçirdim. Kaybetme korkusu inanılmaz yıprattı ozamanlar beni. Pek ağlamam oysa çoook insani bir duygudur ağlamak ama ağlamam hep güçlü durmaya çalışırım. Birkeresinde babam babaannemi anlatmıştı . Otuzlu yaşlarında dul kalmış babaannem iki erkek çocuk ve üç erkek kardeş. Çok zor zamanlar yaşamışlar ama babannemi hiç ağlarken görmemiş. Çok yokluk çekmişler " Kadın " derdi babam "ağladımı erkek dağılır". Seneler sonra işte hamileykende sevgili doktorum "ağlamıyacaksın " dedi. Hatta seni ençok mutlu eden anları düşüneceksin....

Hayatımda en dayanamadığım şeyse ben dağıldığımda benim yaşadıklarıma benden çok dağılan yakınlarım oluyor. Kendimi bırakmış onları avuturken buluyorum kendimi.Oysa omuzlarımı tutup güçlü olmamı söyleyecek insana ne çok ihtiyacım varmış. Bu görev hep babamın olmuş babam gidincede bu görev maneviyatımın olmuştu. 

İnsan başına gelen felaketlerde elbette yaradana sığınıyor, koşulsuz bir kadere teslimiyet yaşıyor ama illakide kendine güç verecek birilerinide arıyor.

Eda doğmuş ilk ayı içinde doktorumuzun isteği üzerine kalçalarının ultrasonunu sanırım çektirmemizi istemişti. Öyle bir sildimki o anı kafamdan ne istediğini anımsayamıyorum. Doktor Eda nın kalça ultrasonlarını çekip bana kalça açılarındaki değer eksikliğini ve kalça çıkığı olma ihtimalini anlatırken içimden hep " baba lütfen yardım et " dediğimi anımsıyorum. Ne tuhaf değilmi " Allahım yardım et" cümlesi değil. Babamı kaybettikten sonra en ama en çok gücüne ihtiyacım olduğu zaman bu yaşadıklarımdı. Kulaklarım tıkandığı için doktorun dudak hareketlerini anımsıyorum, pek çok şeyde net değil zaten ki hayatım boyunca çok detaycı olmuşumdur.Bilmiyorum doktora da kızmıyorum çocuğun doğum haftası kendisine verdiğim raporlarda varmıydı anımsamıyorum. Yüzüm uyuşmuş, kalbim pençeler içinde kalmışken ağzımdan enseme yediğim tokatla birden çıkmış gibi " kızım bir ay erken doğdu" cümlesi çıktı. Doktor bana bakıyor ben doktora " O zaman hala anne karnındaki dönemi yaşıyorsak önümüzdeki ay ölçümlerinde doğru değerleri alırız " dedi. Ve ben o an o odada yaşanılan herşeyi kafamdan sildim.
 Aynı şeyi kırkiki gün süren bebek sarılığının 38.gününde doktorun sebebini nekadar erken doğan olursa olsun bir tüp kan alınıp araştırılmasını istediğinde de yaşadım. Bebeği bizden alıp bir odaya soktular Erkan ağlamalara dayanamayıp dışarı kaçtı, kapıyı açıp içeri daldım Edanın damarları incecik olduğundan el bileğini içine kıvırıp ellerindeki tüpe kanını akıtıyorlardı şırıngayla alamamışlar ve yer Eda nın kanları ile doluydu saniyelik bir dağılma yaşadım ve yattığı yerde hemen bebeğimi emzirmeye başladım iki hemşire bakakaldı. 

Bu iki olayla güçlü durmanın ne olduğunu bünyem daha iyi anladı ve baktım ben babam olmuşum :))))

Nekadar olumsuzluk yaşasamda bazen bir vazife gibi bazende tamamen içgüdüsel güçlü durmaya çalışıyorum. 

Zamanla insan babasının varlığının eksikliğine değil kendisine öğretecek şeylerin eksik kalmasına daha çok üzülüyor. En azından ben öyleyim. 

Kasım gelir yüreğim karalar bağlar 15' inde babama 24' ünde babaanneme yanar...
Zaman tuz olur böğrümü dağlar
Öksüz yanım hasretle ağlar
Mekanları cennet, kabirleri nur
Ruhları huzur bulsun....

Ebru...

6 Kasım 2013

Bu bir ne yazısı bilemiyorum :))))



Normalde Eda nın bağlı olduğu bir park var :) başka parka gidince yabancı bir ülkeye gitmiş gibi davranıyor bu yüzden evimize yakın olan zihninizde canlansın diye yazıyorum içinde basketbol sahası, oyun parkı, düz yeşil alanı ve bankları olan hem mesire yeri hem terapi merkezi hem de çocuk parkı olarak kullandığımız bir parkımız var...

Normalde çocukların oyun alanında sigara içmiyoruz... Piknik alanı özelliği olan diğer yere konuşlanıyoruz.

Geçen Eda yı parka götürdüğümde gene zıkkımlanasım gelince ilerde sigara içen genç bir annenin yanına gittim. 

Kadın Fatih Terim gibi el kol hareketleri ile çocuğu öyle bir baskılamış ki ben bile rahatsız oldum. Bağırmaya da başlayınca " yahuu! Yeter çocuk bu tabi kaydıraktan yüzü koyunda kayar "dedim ve gülmeye başladım.
" normalde çalışıyorum ben annem ilgileniyor çok istedi diye getirdim ama birşey olursa diye panikliyorum " diyince çocuğunu anne güvencesine mühürlemiş tehlikenin nereden geleceğini bilmeyen tecrübesiz annelerden biri olduğunu anladım :))). Zaten ıslak mendilide yok, su şişesi de yok bariz bağırıyor kadın tecrübesizim diye. Bir anne ıslak mendilsiz, su şişesiz ve belki temiz bir alt bezi olmadan parka gelmez. Çocuğun çişi gelince beze yaptırıp evden getirdiği poşete sarıp çöpe atar :))))....

Ordan burdan derken çocuğu üç yaşlarında olan bu anne boşandığını ve ailesi olmasa çocuk büyütmenin çok zor olduğunu söyledi . Yeni değil boşanalı 3 yıl olmuş.çocuğu doğurup boşanması beni üzdü tabii... Belki aldatıldı, şiddet gördü, adamın ailesi sorun çıkardı bilemiyorum soramıyorsunda ama sadece " keşke çocuk yüzünden biraz daha deneseydiniz " dedim . 

" Değecek biri olsaydı keşke ozaman denerdim. Gözümde çok büyütmüşüm aşktı bitti sadece" " ulan! Hayatının içine etmişin ne hakkın var bu çocuğa bunu yaşatmaya" çocuk konuşamıyor doktor psikolojik demiş.ve ben bunları içimden düşünüyorum." İlk zamanlarda anlamadın mı? "dedim ki ben flörtü kastediyordum....

Efendim bunlar nokia da çalışıyorlarmış.ahaha! Hala var mı o marka diyesim ağzımdan kaçıyordu ki sustum o derece ıphone yani. Adam üst düzey yöneticisi kadın aşık olmuş evlenmişler. Bir gün adam tuvalete girmiş bayağı bildiğin tuvaletini yaparken osuruyor. " E! İnsan ya! Ondan olmasın" ." Yok birde hersabah bir boğaz temizlemesi var tiksindim adamdan" "E! Hamile kalmışsın o iş labaratuvar ortamında mı oldu" diyecem sustum tabiii. Hamile olduğunu anlamış çocuk doğmuş adam düzelmemiş ve osuruk yüzünden karısı boşayan ilk adam olarak tarihe geçmiş adam. Elbetteki birçok neden saydı ama olayın sığlığı bakımından bu diyaloğu yazdım...

Evlilik masallardaki gibi birşey değil ki kardeşim. Çocuğuna fedakarlığı öğreticeksin, paylaşmayı, değer vermeyi falan falan. Vermezsen evlenip bir yıl sonra adam osuruyormuş diye alır çocuğunu döner yanına tabiii... 

Kader kısmet, çocuğun alacak nefesi varmış gibi züğürt avuntuları ile ve beni basmış bu muhabbetten sonra elindeki sümüklü böceği kabuğunu kulağına koyup deniz kabuğu sanan yavrumu alıp evime yürümeye başladım. Egeberke söliimde çok osurmasın bari kaldıramam ben böyle ithamları :))))))))

Ebru...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Portakalmavisi bir; hüzünleri dibine kadar yaşamadan terketmeyen, sonrasında da ardına dönüp bakmayan hüzünbaz zamanlar cambazı....

pin

yukarı