Çok bencileyin bir hayat değil benimki.Bünye meselesi fıtratıma tüküreyim çok bencil olamadım hiç...Seviyorum ama bencil insanları.Şahsen sende olmayanı isteyen değiştirmek isteyen varlıklarız biz...Bu lafımada çok gülerim 1979 larda nasıl bir perma isteği gelmişse İstanbul un kadınlarına Kuzguncuktaki kuaförlerin önünden geçerken oksijen maskesi takacak kadar yoğun perma ilacı kokusu gelirdi. Bizde olmayanı topluca tamamlamaya çalışmamalıyız aslında sonra hepimiz aynı tip oluyoruz :))) İşin sırrı yakışanı istemekse demek ki pek bencillik yakışmayacakmış zaten bana.
Kocaman bir kalbi kırklı yaşlara kadar duvardan duvara hoyratça çarpınca biraz da prozac ın etkisiyle toparlamaya başlıyorsun yavaş yavaş...Bok mu varmış her şeye ota boka ağlamışım diyorsun evet kendinle yüzleşmen biraz mide bulandırıcı tanımlara dayandırılabiliyor ama o diptelik halinden dipten güç alarak çıkabileceğinide o zaman anlıyorsun...
Biryerlerde okumuştum yüzde gülme mimiği yapınca ister istemez mutluluk hormonu salgılanıyomuş külliyen saçma...Bir gün denedim denemedim desem yalan olur hangi hormon salgılandığını bilemiyeceğim ama ertesi gün yanaklarım çok acımıştı.Gülmek eylemi okadar basit olmuyor içten gelmesi gerekiyor zaar hormonda buna muteakiben ( ki bu kelime müteakiben mi yazılıyor bilemedim şimdi ) geliyor...
He ne demiştik bencil olamadım, çoğu zaman bunu eksi haneme yazarım.Ama kırkımdan sonra " hayır " demeyi öğrendim.Hayatımıza ilişik olan sıkıntılara kamu spotu gibi bir ruha bürünüp " Hayır " dedim.Sadece doğru yerde doğru duruşu sergilemeyi başarabiliyorum artık içimdeki yardım modülünü de kapatıyorum ara ara...Kardeşim ben bu dünya ya bu sebeple gelmedim empati benim karakteristik çıkıntım gibi oldu ...Birinin bir yeri ağrıyor çare olabiliyorsam oluyorum olamazsam aynı ağrı bende de oluyor.Yuh diyorum kendime Yuh ya! Mesela beni doktor olarak düşünsene mesleğimin en parlak çağında derde deva olacam diye kendimi helak edip ölmüşüm cenazemde millet gülmekten bayılırdı herhalde...
Geçen gün şeyi düşündüm ya kırkımdan önce öleydim bir sürü içsel hesaplaşama, yüzleşme yapılmamış, hayata karşı duruş geliştirilmemiş ve ölmüşüm ne kadar gıcık bir durum hele ki Deniz Baykal hala eros heykeli gibi dolaşırken ben ölmüşüm peh!
Neyse bende kolları sıvadım tabii çocuklarıma elimdeki, beynimdeki tüm verileri yüklüyorum düşünsene benim ilk cep telefonum yirmili yaşların ortasında olmuştu onca tuşu işlevi beyin o yaşta almıştı eeee! şimdi kızımın elinde akıllı telefon var ( gsm kartsız) o zaman hayat kodlaması için geç kalınmamalıydı ...
Egeberkte işim kolaydı arkadaşlarım geçenlerde dedi " hayalindeki erkeği yaratmışsın " kibar, beyefendi ve zeki ...Eskiden erkek anneleri için şunu düşünürdüm sanırım eşleri ile kurmadıkları ilişkiyi dertleşme bağbında oğullarıyla kuruyorlar ve sonrasında başka bir kadınla paylaşamıyorlar.Vallahi öyle birşey yokmuş anne insanında bu erkek evlada karşı olan bağlılık zamanla kuvvetlendiği için şahsen bende oğlumun evlenmemesi taraftarıyım ....Elin piiiiis kızı oğlumla arama girmesin hiiiç işim olmaz....off! kaçınılmaz son benide vuracak biliyorum oğlumun bir kızın kalbini kırmayacağını biliyorum çünkü O nu ben yetiştirdim.Anaokulundaki öğretmeni demişti " oya gibi işlemişsiniz oğlunuzu " evet ben işledim yavrumu ne için düzgün bir adam olsun, centilmen olsun diye, la kendi bacağıma sıkmışım ya ben!
İşin latifesi bir yana herkes güzel güzel kendi hayatını yaşasın...Kimse üzülmesin kırılmasın diye değil kendileri için kendi tercihlerini yaşasınlar evet hatalar olabilir, kalp kırıklıkları olabilir ama onlar olmadan da olgunlaşamayız ki yahuu...
Güzel dünyamın güzel insanları ve benciller herşey dilediğinizce olsun ....
Portakalmavisi
Ebru