12 Şubat 2008

TÜRBAN, BİREYİN Mİ, SİYASETÇİNİN Mİ,YOKSA EMPERYALİZMİN Mİ BAYRAĞI ?

Türban, Bireyin mi, Siyasetçinin mi, Yoksa Emperyalizmin mi Bayrağı?

Türbanın neyin ve kimin tercihi ve simgesi olduğu konusunda kafalar iyice karıştırıldı.

- Türban dinin (ve inancın) simgesi mi? Başbakan'a göre böyle; inancın, dinin (ve İslamın) bir simgesi oluyor ona göre... Buna da kimse karışamazmış.

- Türban acaba kimi siyasetçilerin (ve partilerin) de simgesi mi?Kesinlikle öyle. Dinci partiler türbanı bir bayrak gibi önlerine katıp ardından yürüyorlar hem de Cumhuriyet devrimlerine karşı...

- Türban bir " kimlik ve aidiyet " göstergesi mi? Örneğin " ben çok dindarım " ya da " ben şu partiyi destekliyorum " dercesine bir aidiyet (ve cephe) gösterisi olabilir mi? Kimi siyasi partiler "Hintkumaşı bir mal bulmuş gibi" üzerine atladıklarına göre bu olasılığı göz ardı edemeyiz.

- Acaba türban " bir sosyal ve sınıfsal statü ve prestij aracı olarak " düşünülemez mi? Öyle ya, " First Lady " onu takıyor; Sayın Bayan Erdoğan da türbanlı. Bir ve iki numaralar türbanlı olduğuna göre kimi genç kızlarımız bunu bir statü gösterisi, üst sınıflara tırmanmanın simgesi olarak görmüş olamazlar mı? Bence pekâlâ mümkün...

- Bir de işin " medyatik boyutu var". Öyle ya türban her gün televizyonlarda, gazetelerde. Sabah türban, akşam türban onunla yatıp onunla kalkıyoruz. Adeta paparazzi malzemesi yapılmış, tövbe, tövbe...

Acaba genç kızlarımız türbanı, " medyatik görünmenin bir aracı gibi" algılamış olamazlar mı? Vakko'sundan Versace'sine, beş liralığından beş yüz lira olanına kadar değişiyormuş. Takarsın beş liralık bir türban, atarsın bir Versace düğümü çene altından, çıkarsın yollara.

Medyatik görünmenin en kolay yolu bu. Kızlarımız özenir tabii. Öğrenciliğimde hocalarımız dağdaki çobanın gösteriş özentisini anlatırlardı bize; içi görünen naylon gömleğinin cebinde Marlboro sigarası, elinde pilli bir radyo... Al sana " gösteriş için tüketimin " medyatik boyutu...

Çoban Beyoğlu'na çıkamayacağına göre bu gösteriş köydeki kızlar için olsa gerek...

- Yoksa türban kimi siyasiler için kirli işleri gözden kaçırmanın bir örtüsü mü?

Herkesi türbana yöneltip arkadaki pisliği bununla örtme çabası mı? Türbanı başı örtmek için değil, toplumdaki kokuşmayı, yoksulluğu gizlemek için kullananlar yok mu?

- Belki de o sadece masum görünen bir basamak,bir atlama taşı... Dinci bir yapılanmaya geçişte, zararsız sanılan bir simge, bir bayrak.

- Ancak bu masum görünüşlü örtü,Türkiye üzerinde hesapları olan herkesin işini görüyor.Cumhuriyet'in değerlerinden, Atatürk' ten, laiklikten pek hoşlanmayanlar onu masum bir özgürlük simgesi olarak sunuyorlar.

Bunun yanında oy avcılığı yapan dinci partiler türbanı, balığı yakalamak için kullanılan oltanın yerine koyarak oy avcılığı yapıyorlar.

Bir taşla iki kuş; geçiş döneminde şirin bir araç ve aynı zamanda iktidara götüren bir kaldıraç.

- İçerdeki oy avcıları ve takıyyecilerle birlikte dış güçlerin de işini görüyor türban. Bush ne diyor? Biz Atatürk'ten, sosyal devletten, Cumhuriyetten, laiklikten hoşlanmıyoruz. Cumhuriyetin yerine "Ilımlı İslam Devletini" tercih ederiz.Türban, ılımlı İslamın sembolü... Hele bir de çene altından bağlanırsa bütün sorun çözülüyor.

Türban Noel Baba gibi...

Türban Noel Baba gibi herkese bir şeyler dağıtıyor. Oy avcıları yararlanıyor, varoşları ve kırsalı türbanla avlıyorlar. Cumhuriyetin yerine din devleti kurmak isteyenler onu bir köprü gibi kullanıyorlar.

Cumhuriyeti, devlet düzenini değiştirmek isteyen dış güçler türbanı bir siyasi silah gibi görüyor ve değerlendiriyorlar. Küçücük, masum bez parçası bir anda atom bombası gibi büyük güce ulaşıyor. Bir bez parçası, koskoca Cumhuriyeti yıkabilecek bir kaldıraç haline dönüşüyor.

- Sorunun temelinde din mi var, hayır. Sorun bir hukuk sorunu mu? O da değil. Sorun, " mazlumlar ve sömürgeciler arasındaki çatışmada " türbanın bir maşa olarak kullanılması.

Dünyadaki paylaşım kavgasında emperyalizmin ve onun işbirlikçilerinin türbanı, toplumdaki çatışmanın bir aracı haline getirmeleri.

- Sağ-sol çatışması,Türk-Kürt çatışması ve laik-dinci zıtlaşmaları emperyalizmin " böl ve yönet kuralının uygulamalarıdır ".

Türban ve Marlene Dietrich!..

18 Ağustos 2006'da Bıçak Sırtı'nda yayımlanan yazımın başlığı "Türbanlı Kadın ve Marlene Dietrich" idi.

Attilâ İlhan anlatmıştı; ünlü yıldız Mia West, Holywood'a Avrupa'dan henüz gelen Marlene Dietrich'e nasihat etmiş: Burası çok tutucu, faşist bir düzen var. Gözlerini kullan, başkasını göstermene toplum izin vermez demiş.

Çeşme'de otelimin önünden geçen türbanlı zarif hatun da yalnızca ayaklarını özgürleştirip kullanabilmişti, onu anlatmıştım öykümde. (*)

Kimi baskıcı rejimler postallarla gelir, Irak'ta olduğu gibi. Kimileri de mahalle baskısı ve din faşizmi ile elde edilir. Dünyamız ortaçağın karanlık döneminden beri bu baskıyı bir türlü üzerinden atamadı.

Son yüzyılda emperyalizmin, dini bir araç olarak yoğun bir biçimde kullanmaya başlaması, din faşizmi diyebileceğimiz yeni bir baskı rejimi yarattı.

Sömürgeciler, iktidara getirdikleri yönetimlerle Türkiye'yi bölmeye çalışıyorlar. Türban bu çatışmanın içinde kullanılan küçük bir bez parçası...

Son bir not: Meclis'teki oylamada türbana destek veren üç parti, bulundukları cepheyi de ifşa etmiş oldular...


(*) Attilâ İlhan'la Hayatın İçinden,Truva, 2007

Erol MANİSALI

Cumhuriyet,08.02.2008



Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Portakalmavisi bir; hüzünleri dibine kadar yaşamadan terketmeyen, sonrasında da ardına dönüp bakmayan hüzünbaz zamanlar cambazı....

pin

yukarı