martı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
martı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Şubat 2015

Martılar


Ölünce dedim martı olacağım...Neden? dedi merakla ..".Kızdığım insanların arabalarına pisleyeceğim ..."...Kocaman kalabalıklarda kanat çırpacağım canım çekecek adaya uçacağım, belki Eminönü vapurunun peşine takılacağım ve belki yan gelip Haydarpaşa Garının çatısında yatacağım ama illaki uyuz olduklarımın arabasına pisleyeceğim...

"Maldan, mülkten daha çok sanata ve düşünceye önem veren herkesle uçacağımda o yüzden" dedim...En güzel kahkahaları atacağım İstanbul semalarında ve sen bileceksin ki ben en mutlu olduğum yerdeyim...Deniz manzaralı göklerde grin ifade simgesi....
Martı seven Ebru 





28 Aralık 2013

Martı ve küçük kız


Ben size küçük bir kız ve martı hikayesi anlatayım içinde biraz hüzün ve belki biraz hasret kokusu olan...

Denizci kızlarıyız biz...Babalarımızı karadan çok denizde gemide gören...

Bu vatan için verilen emirlerle deniz aşırı ülkelere savaş gemileri almaya giderken geride hasretliklerini bırakan babaların küçük kalpli biraz öksüz biraz yetim kızlarıydık biz.Boğaza bakan bir banka oturup insan babasına nasıl ulaşacağını düşünüyor çocuk aklı işte sanıyorsun ki martı öyle bir uçuyorki senin söylediklerini babana ulaştırıyor...Ne ister minicik bir kız elbette sarı saçları olan ve belki de yürüyebilen bir bebek...Deniz altı geçer, üstünde başkalarının babası sende el sallarsın hepsi aynıdır siyah üniforma beyaz kep..."Martı babama deki " diye başlayan cümleler küçük yüreğinde kocaman hasrete döner ta ki bir sabah uyandığında yastığının kenarında mis gibi sarı saçlı oyuncak bebek kokusu duyana kadar ...Yıllar geçer vapurlar gider ve belkide gemiler geriye gene martılar ve sen kalırsın...Ne dilersin ebediyete göçmüş babandan ..Hoş sedalar kalır ciğerinde ve martılara bakarsın "Martı babama deki ben iyiyim bebekte istemem artık bir anlığına da olsa keşke gelebilseydi..."Genizde deniz kokusu,kulakta martı çığlıkları, ciğerinde yangı denizci kızlarının hasretliği bitmez bu bekleyiş ebedi....

Ebru...

28 Haziran 2012

Martı ve tekamül eden ruhlar...



Elimde makina Fenerbahçede parkta çocuklar babalarıyla oynarken deniz kenarına uzanayım dedim...Öyle denize bakıyorum çeksem mi çekmesem mi diye pat yanıma bir martı geldi...

Hayırdır inşallah dedim kendi kendime...Nasıl mutsuz ve nasıl üzgün hissettim bir an martıyı hani sarılmak istese kocaman sarılacağım..."Ne oldu sana" dedim sol en baştaki fotoğraftaki gibi üstüne baktı...Öyle beyaz gökyüzünün aslanı modu pek yoktu kendisinde, beyazlıkları yerel yerel kahverengiydi...Sevemedi kendini böyle belkide bilemiyorum..."Üzülme" dedim "buda senin farkın..."Böylee bir sağ bir sol gözüyle bana baktı biraz mağrur biraz kırgın " olur mu be abla ! " der gibiydi...Derken arkasını döndü ve yürüye yürüye uzaklaştı mahçup bir ergen mi desem, yorgun bir memur mu desem, terk edilmiş sevgili mi desem tek gerçeği yalnızlığı olan üzgün martı öylece gitti...

Bana oluyor bazen böyle, kuşlar kediler, çocuklar tekamülünü tamamlamamış ruhlar durak belliyor beni.Öyle bir dokunup geçiveriyorlar yanımdan, hayatımdan...Nediyelim Seyfullah Demir in şu yazısından etkilenmemek elde değil...

Bizler sıfır bilinçle başladığımı bu yolda önce hayvan bedenelerinde akıllanırız. 50 bin yıl kadar süren bu süreçte ruhlar bir miktar bilinçlenir. Otomatik dönem dediğim bu süreçte ruh öte dünyada pek zaman geçirmez. Bir bedenden başka bedene girerek gelişir. Dinlerin Nuh Tufanı dediği zamanda ruhlar hayvan bedenlerini terk ederek insan bedenleriyle yollarına devam ederler.
İnsan bedenlerinde ki döneme, “yarı bilinçli dönem” adını veriyorum. Çünkü insan kendinin farkındadır ama niçin var olduğunu bilmez. Bu dönemde bilincin yükseltilmesi için epey uğraşılır. Eski dönem insanları yenileri eğitir yetiştirir. Biz bu eski dönem insanlarını tanrı diye tanıyoruz. Önceleri insanların arasında onlara bizzat bilgi verdiler. Pagan Tanrıları olarak tanıdığımız bu insanlar bizlere medeniyet kurmayı öğrettiler. İnsanlığı onbin yılda uzaya çıkabilecek seviyeye kadar geliştirdiler. Bu tanrılar artık bedensiz yaşama geçtikleri için onları göremiyoruz. Bizler de yakında onlar gibi bedensiz yaşama geçeceğiz. Önceleri bizzat insanlara tarla sürmeyi, Çömlek yapmayı öğreten o insanlar sonraları vahiy sayesinde insanlığı yönlendirmeye devam etmişlerdir. Henüz vahiy ile yönlendirilme dönemindeyiz. Her ne kadar açık vahiy alınmasa da sezgi diyebileceğim mekanizma ile insanlık yönlendirilmeye devam etmektedir.
İşte bizler de birgün bizi yönlendiren o insanların yerini alacağız. Bizden sonrakileri yönlendireceğiz. Tabii ki tüm bu süreçler içinde bilincimiz artmaya devam edecek. Bizler kıyametten sonra onlar gibi bedensiz yaşama geçeceğiz.
İşte tüm bu süreçlerin sonunda bilincimiz tanrıya (aslında kaynak demek daha doğru) layık duruma gelecek ve onunla bir olacağız. Böylece evrendeki bilinçsiz bir atomu bilinçlendirip bu evrenden çıkaracağız. Bu süreç bizden önce devam ettiği gibi bizden sonra da devam edecek. Hatta evrenin sonu tüm atomların tükenmesiyle olacaktır. Şu anda karanlık madde dediğimiz ve göremediğimiz o maddeler bu süreci yaşamakta olan ruhlardır.

Portakalmavisi...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Portakalmavisi bir; hüzünleri dibine kadar yaşamadan terketmeyen, sonrasında da ardına dönüp bakmayan hüzünbaz zamanlar cambazı....

pin

yukarı