kader etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kader etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Ekim 2013

İNSANLAR BAZEN ÖLÜR


Mevsimlerden sonbahar ...Baharın sonu de hayatın sonu de habire bir son silsilesi yağar bu mevsimde...Kuşlar gider, gökyüzü o pis kargalara kalır ama zamanla mevsimsel yalnızlıktan o kargalar bile güzel görünmeye başlar insana...Alfred Hitchcock' un Birds ( kuşlar ) filmindeki Tippi Hedren gibi omuzuna kargayı alıp anı fotoğrafı bile çektiresin gelebilir.Hayat Sonbahar da tüm zenginlikler elinden alındığında elinde kalanın değerini anlama dersi verir ...Kuşlar gider kargayı seversin, güneş gider yağmurları seversin...Seversinde seversin sen bile hayret edersin...İçten içe özlersin de ...Vücudunu yakan güneşi, görmesende o güzel kuş seslerini dinlemeyi, çiçekleri ve yaz böceklerini...
İnsanlar da bazen ölür sonbahar da...Aslında elindeki ve etrafındakiler sadeleştiği için bu mevsimde daha çok insana döndüğün için gidişlerini daha çok farkedersin...

Televizyon izlersin bir sanatçı ölür giden kaliteli aydınları düşünür hüzünlenirsin...Trafikte biri ölmüştür ve sen gazetede okumuşsundur veya gene güzel yurdunda bir kadın öldürülmüştür kadere lanet ederi imkansızlıklara hüzünlenirsin...

Ama bir gün iki veya üçkere de görsen eşinin, arkadaşının veya uzaklardan bir tanıdığının tanıdığı ölür öylece kalakalırsın...Bir insan ölür sen biraz daha büyürsün...Sıcak gülümsemesi, anlatılan güzel hikayeleri ile en yakınından kaybettiğini anımsarsın...Mezarlığa giden yolsa biraz da kendi kaybına gidersin...

Derken içeri bile giremezsin ardında bir adam sesi duyarsın " yaşlı biri ölmüş belli " nerden anladın der yanındaki ve gene tanımadığın ikinci kişi " bak nekadar çok kalabalık şimdilerde gençlerden biri öldümü böyle kalabalık olmuyor anlıyor tabii insan" , " nerede oluyorlar ki " " nerde olacaklar ya işte ya da internette"

Al sana bir hayat tokadı daha...Az insan olsun öz insan olsun mantığı ile gardımızı alıyoruz ya hayata bayağı yalnız kalıyoruz aslında...Biz ölünce ne diyecekler " rahmetli ne tweet atardı " " en çok ps de yenilince sinirlenirdi", " face de de yok bu aralar "

Sosyalleşmeyi elektrik tellerine yığınca yaşlılığımızda aldığımız maillerle hasret gideremiyeceğiz...Çoğul konuşuyorum çünkü sosyal hayat vahşileştikçe insanlar edep ve ahlak duygularını bırakıp hayvanları bile utandıracak kadar vahşileştikçe daha az yara bere alsın ruhumuz diye yalnızlaşıyoruz...

Bilmem yalnız ölmeyelim diye yazmak istedim...İnsanlar bazen ölür arkadaşlar, herkesi değil belki ama tecrübe yaşlarımıza güzel insanlarla gidelim istiyorum...

İnsanlar bazen ölür ve biz daha çok yalnızlaşırız...Şunun şurası kaç insan kaldık ruhu mutlu etmeye çabalayan...

Sonbahar derlemeleri.....

Ebru...


17 Ağustos 2012

Pişman olmamak


Böyle hiç pişmanlıklarım olmadı benim.hayata karşı hep iyi niyetli oldum.ne yaşadımsa kendim yaşadım belki sillesinide yedim zaman zaman ama pişman olmadım ben...

ağlıyacak bir  omuz , bağır kolik olmadım hiç.ya kendim ağladım ya da bana sarılanlarla ağladım...

Öyle gördük biz ve pişman olmadık...

kimsenin parasını çalmadım, kocasından boşanma sebebi olmayı bırak flörtü olan kız arkadaşlarıma bile mesafe koydum.Kimsenin hakkına tecavüz etmedim, çok canım yandığı zamanlarda bile acımı bastırdım...

birgün çemkiresim gelecek belkide benden, bizden çalınan hem para hem mal hemde zaman için ...

Sabrımı sınıyorum.Öyle bir çemkireyim ki gene pişman olmıyayım...
ya da "Tanrım sen bilirsin kullarını" diyip kenara çekileyim ilahi adaleti bekliyeyim...






1 Ocak 2012

UMUT ETMEK VE ANLAMAK...


Hayat diye başlamak geliyor içimden bu yazıya...Çok mu büyüdük biz.İçimizde küller,yalnızlıklar,çokluklar bilmem daha neler neler çok...Sessiz sokakların ayazı gibi yalıyor yüzümü göz yaşlarım...Çok büyümemeliydim ve belkide çok şeyi bilmemeliydim.Kalabalıklarda kalabalık yalnızken yalnızlığımı bilmeliydim...en çok çocukluğunu özler insan...Sığınacak daha saf birşey var mı? eşin, dostun sarılmışken kendi yalnızlığına ve belkide çocukluğuna...Sonbahar yağdı geçti şimdi kış...İçimde tomurcuk büyüsün istiyorum umuda dair.Umut etmeden nasıl yaşanırsa korkum belkide yaşayamamaktan ...en çok göz yaşımın tuzunu seviyorum belkide nekadar yoğunsa içimdeki keder...ve en çok rakıdaki anasonu seviyorum ve belkide en çok dizimdeki yara izini seviyorum bir zamanlar çocuk olduğumu bilmek gibi ....

Bir dalgaya sığınıp ağlayıp karşı sahile vurmak ve belkide orda sonlanmak...Çok yalnızların sandal sefasına çarpmak, uzaklardaki gemilerin ışıklarında karanlığı anlamak...Umut sen ağaçtaki çürük elma ol ve en önce sen düş. Düş ki sen düştüğün yerde iyileş bizde seni içimizde öylece yeşertelim....Tıpkı anne gibi kucak açsak sana ve sen bizim ne kadar iyi olduğumuzu düşmeden anlasan korkmasan...

Kocaman oyuncaklarda küçük insanlar olsak ve bir şiir gibi yaşasak

Korkmadan, ağlamadan,umutsuz kalmadan....

ağlamadan, umutsuz kalmadan...

umutsuz kalmadan....


Hayat denen şeye saygılarımla...( bak hala saygı diyorum şair burda kendine kızıyor :D )


Portakalmavisi...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Portakalmavisi bir; hüzünleri dibine kadar yaşamadan terketmeyen, sonrasında da ardına dönüp bakmayan hüzünbaz zamanlar cambazı....

pin

yukarı