17 Şubat 2010

GERÇEK OLMIYACAKSAN RÜYALARIMA DA GELME

Ellerimdeki terleri beyaz geceliğime sildiğimde ağlamak istiyordum ama gene boğazımdaki yumruk buna engel oluyordu...Kapının önüne çıktım mis gibi yasemin kokusu ve ayaklarımın altındaki sıcak tahtaların bacaklarıma yaydığı ısıyla daha da hissettim yalnızlığımı...
Ben neden ağlıyamıyorum ya da enson nezaman ağlayabilmiştim anımsamıyorum...Yok yok anımsıyorum en son babam öldüğünde ağlamıştım...Ozaman içimdeki bütün kızlar ağlamıştı...Küçük masum kız, genç hırçın kız ve sonrasındaki makul ama aykırı kadın...
Bunu hep yapıyorum biliyoru musun???Anlatmak istediğim birşey varken içimde biriken başka birşeyi anlatmaya başlayıp konuyu dağıtıyorum...
En son ağlamam babam öldüğündeydi...Başka acılarda yaşadım ben...Ağlamamış olmam acılardan geçmedim demek değil...Ama en çok ozaman ağlamıştım belkide...Yaşamdıklarımız vardı ve artık yaşayamıyacaklarımız da eklenmişti ve ben o filmdeki babanın oğlu için ağladığı gibi babam için ağlamıştım...Düne kadar bencilce kendi penceremden baktığım için yüzleşemediğim çok şeyle yüzleşip geçmişimden kalan o sayfayı kapatıp yol vermiştim....
Bir sabah kalkıp artık hem ağlayamadığımı hemde geçmişteki kadar mutlu olamadığımı hissettiğimde yorganı gene başıma çekip yan dönüp uyumak istedim...Ama bununda sonu yok keşke herşeyden bir yorganla kurtulabilsek...
Çok sevip sevişip, evlenip sanıyorsunki hayat bu işte tamamdır tam ben artık o noktadayım...Yok öyle değil diyor zaman meleği...Şırraaaak diye bir tokat savuruyor sana...Seneler sonra diyorsunki ben bu adamı kaybetsem kaç yazar onca sene olmuş ilk zaman olsa katlanamazdım acıma ama öyle değil...
Biraz soğukluk vardı zaten aramızda, mesela sevişmemekle ölçmüyorum bunu ...Birisi ile beraberken kendini yalnız hissetmek giriyor işin içine ve şu araba kullanırken çantanda hep sakladığın sigaayı yaktığında kalbinede sancıları atmaya başlıyorsun....Önemsenmediğini hissetmek kadar acıdır önemsenmediğini bilmek...Eğer senin dışında kim varsa bu adam özel olduklarını hissettiriyorsa ve seninle birlikteyken ortak kararlar almıyorsa ve sen senin dışında da bir hayatı olduğunu anlıyorsan çoktannnn noktalanmış birşeyin içinde buluveriyorsun kendini...
Peki neden...Neden erkek elinin altındakini hep elinin altında kalmasını ister...Neden kesin çizgilerle birşeyleri bitirmeden yeni birşeye başlıyamaz...Başarısız olduğunda geride bıraktığı ile hiçbirşey olmamış gibi nasıl yola devam edebilmeyi düşünür...Ya da bir erkek nasıl bukadar değişir ...Kadın bunu görürde erkeğine mi konduramaz...
Bilmem bilmiyorum...Ellerimi varendanın bitimindeki bahçeyle durduğum yeril ayıran trabzanlara koyduğumda bunları düşünüyordum....Erkeklerin kafasında varenda yok işte...Herşey iç içe devam etmelio birinde karar kılınca diğer kısmı kesip atmalı...İçgüdülerine ne oldu bu erkeklerin...Anaç kadın modeli çalışsakta içgüdüsel peşimizden gelsede bunların babaçlıklarına ne oldu ben anlayamıyorum....
Uyuyorum oda hasbelkader rüyamda yattığım kıyafetlerimleyim ama okadar mutluyumki...Uzun zamandır görmediğim dostlarımlayım...İçimden diyorum ki ne güzel bir rüya ve ben nekadar mutluyum...Sonra sonra uyanıyorum ve avuçlarım terlemiş...Bu ter anımsatıyor hayatımdaki bitişleri...Kulaklığa sarılıyorum hemen zamanında seyrettiğim bir diziyi buluyorum 66. bölüm adam kadına "gitme diyor gitme ölürüm"....Adamın repliği okadar çok ki ve ben gözlerimi yumup bana söylediğini hayal ediyorum...Ruhumu tamir etmeye çalışıyorum...Burası benim kenime gelmeye çalıştığım alanım...Ardımda bıraktığımı birdaha birdaha anımsamamak için ruhumu dinlendirdiğim yerim...Hayvanlar gibi acı çekerken çığlığımın duyulmaması için sığındığım yerim...
Ve mutluluk yıkık döküğüm şimdi...Ve sen lütfen gerçek olmıyacaksan rüyalarıma bile gelme...İçideki kızlar çok yorgun ağlıyalım, sıyrılalım...Şehre dönerken gel peşimizden ve peşimizi hiç bırakma olmaz mı....
Portakalmavisi Hikayeler çekmecesindendir....

16 Şubat 2010

KAĞIT HELVA - ELİF ŞAFAK


Bazen bunaldığım da bir kaç paragraf okuyup yazılanları düşünmekten aklımda hiç kötü birşey kalmadığı zamanlarım var benim...Okuyarak beynimdeki tüm fenalkları uzaklaştırmaya çalışıyorum. Yoksa zaman zaman olacak gibi değil...Belki benim meditasyonumda budur bilemiyorum...Ama bu "kağıt helvada" yazılanları zaten çoğumuz okuduk ama okuduklarımızdan akla neler kalmış ve aslında neler kalmalıymış ben paylaşmak istedim....

" İnsan senelerce uğraşır,kendi sözlüğünü oluşturur.Önemverdiği her kavrama bir tanım bulur."hakikat","mutluluk","güzellik","0nur","itibar","sadakat"... Hayatın her mühim dönemecinde şahsi sözlüğünü açar, bakarsın.Vaktiyle yaptığın tanımları birdaha sorgulamazsın.Derken bir gün işte o yabancı gelir ve kıymetli sözlüğünü alır fırlatır.Ve her bir kelimeyi sil baştan tanımlamak durumunda kalırsın."

Aşk ...

6 Şubat 2010

FARMVILLE ve PET SOCIETY

Farmville derken kocaman çiftlik yaptım yahuuu birde şu Petsociety sefiyorum napalım.....
















5 Şubat 2010

HANIM HANIMCIK, BEY BEYCİK


Aslında insan ilahi birşeyler yazmak istiyor hani bu varlıkların mükemmelliği anlaşılsın diye ama şu uyumu yakalıtıcam diye ne oyunlar oynadığımı anlatmamın imkanı yok....Nekadar zor biliyor musunuz??? Arkanı dönüp gidemiyeceğin iki varlık....Şimdilerde kudurma level ına geçtikleri için bu uyum yasası anlaşması bir nebzede olsun delinmiş durumda ....
Puhahahah! evdeki koltuktaki güvenliği hala otomobil koltuğu ile sağlıyoruz.....





Güzel meleğimsin sen benim
Kalbimde atan ve içimde dolaşan....
İki damla gözyaşımsın hep içimde kalacak
Ve mutluluklarımsın
Hüzünsüzlüğümün anlamı
Varoluşunla varoluşumu tamamlayan
Minik meleğimsin....


3 Şubat 2010

YÜKSEK YÜKLENTİ

Böyleee konuştuğu zaman karşısındaki insanı dinlendiren bir yapım var benim...Etekleri tutuşmuşların "imdat" diye kayıtlı olduğu numaram bir parmak ucu yakınlarındadır sevdiklerimin....
Yok ama herşeye kulaklarımı tıkayıp içine kitaplarımı doldurduğum çantamı sürüye sürüye boynumda fotoğraf makinamla uçma zamanım geldi bu aralar...Zaten yazma işinide pc den kara kaleme döktüm hadi diyelim günceyide tıkayım çantamın bir yerlerine gideyim ben...
Böyle bir yapımda yok ki benim...Hayatta hiç bir işimi yarım bırakmadım ben biliyor musun sevgili blog...İçim susasa da, titrese de bacaklarım kaldırdığım ağırlıklardan hiç bir işimi ben yarım bırakmadım...Peki bu bana ne kazandırdı hemen söyliyim geçmişe dönüp fazla oyalanmadım...Arka bahçem fazla kalabalık değil anlayacağınız...
Kocaman aylar bir tespih tanesini çekiş hızıyla ilerlerken yumurtalığımdaki miyom zaman zaman ben burdayım dese de yok çok şükür pek derdim...Sadece içinde kaldığım balondan kafayı çıkarım soluma isteği bu bendeki...
Yoksa öyle birşeyleri bırakamam...Kökten bağlanmışım herşeyime benden sonra gelenin el atmaya çekineceği türden sahiplenmişim bu hayatı ben....
Kocaman nanikler yaparak geçtim zorluklardan kolay mı ...Cimcime kızımı büyütüyorum hayat gailesi be annem ne yapacaksın...
Bir insan yavrusu annesini 8 ay kahredip sekiz ayın sonunda mı patlatır 6 dişi hemde 23 günde...Şaka gibi ...Uykusuz gecelerimiz halay modunda geçti hep...Oğlum lokomotif oldu kimi zaman kimi zaman yollarda bulduk kendimizi kızı arabada uyutucaz diye...O uyusun diye bilmediğimiz Norveççe bir şarkıyı saatlerce tekrar tekrar dinledik... Ama sekiz ayı tamamladık boru değil bu...
Mutlu bir hayat bu bizimkisi yüzgöz olmuş yalnızların yaşadığı pasif agresif ilişkilere inat....Ahhhhhh hayat sen bana şaka mısın oğlum erken ergenlik, kızım büyüme çağı, eşim 42 lerinin deli stersli zamanlarında ve ben kitaplarımı doldurduğum çantamı sürüklüyorum....
Bazen böyle oluyor insan şarj olma isteği...Çok özlemişim yahuuu yazmayı...Devrik cümleler prensesiyim ben çukulata Cumhuriyetinin Portakalmavisi evinde elinde pembe bir kalem güneşi bile pembeye boyamaya çabasında olan ....
İçimden geldi Mario yoma bir şiir yazmalıyım....
Yatağımda bıraktığım rüyalarımda kaldın sanma
Kocaman gemilerin rıhtımdan devam eden dalga izlerisin yüreğimde
Küçücük bir korda yanmayı bekleyenim ben
Sen var anlama süper mario
Küçük kelimelerin derin anlamlarıyım ben
Sana akmak için sayfayı çevirmeni bekleyen....
Portakalmavisi....

25 Ekim 2009

YİĞİT ÖZGÜR ve GÜLMECE
















Don't u forget about me baby


Pamuk Eda büyüyor ...Biz yağmuru öğrendik, güneşte ısınmayı ve aileyi sevmeyi...Çok anlamlandıramasakta kumandaları sevdik ve en çok diş denen şeyler ağzımızda yer almadan nine nine bize verilenleri ağızda gevelemeyi öğrendik...Geceleri ağlamadan, gündüzleri arabada annenin yanındaki koltukta dünyayı seyretmeyi öğrendik hep "Don't forget about me baby" dinledik sakinleştik ve Enrique Iglesias abiyi çok sevdik...
Doktorumuz çok kızsada iki aylıkken denize girmeyi sevdik ve hatta güvenli simitin içinde uyuklamayı...Kuafördeki seslerden rahatsız olup en çok babaya cilvelenmeyi öğrendik...
Eda ile herşeyi yeniden öğreniyor gibiyiz...Bazen biz birbirimize yüksek seste birşeyler söylerken O nu bize bakıp gülerken yakalıyoruz ve nekadar anlamsız geliyor o tartışma; bizde gülmeye başlıyoruz...
Hayatımın içinde iki tane değerli şey varken dışardan gelecek felaketlere karşı koruyamama korkusu, endişesi bu bendeki...Grip olmasak, dünyada kötü birşey kalmasa ve biz hep koyun koyuna olsak...Biliyorum bu imkansız varolan tüm güzelliklerin bahşedildiğini kötü şeyler olmadıkça anlamazdık bunuda biliyorum...Ben bir masal yaşıyorum küçücük birşey yetiştiriyoruz, bize bağımlı, bizden içimizden ...Sevişmelerin anlam kazandığı, ayrılıkların hüzne bağladığı...Kalbimiz çiçek çocukları ile dolu birbirimize aşkımsız hitap edemez olduk...Nazarlara inat mutluluksa bu çok şükür diyip darısı buna hasretlere diyelim...
İlişkiler,flörtler evet çok güzel ama hayatın farklı biryerinde durup farklı yolculuklara çıkmaya korkularınız engel oluyorsa boşverin yahu hayatta bundan güzel ne var ...Kulağımda bir müzik peşimde oğlum arabasında bebek telin ucunda eşim ve tüm sevdiklerimle MUT LU YUM....
Portakalmavisi....

24 Ekim 2009

SON ZAMANLARDA

Simdi gecenin bir vakti icimde dayanilmaz yazma istegi ile elimde telefon biçare yazıyorum iste.Basına geleceklerden habersiz su kenarındaki Ceylan misali...Güzel yurdumun vazgecemedigim insanları kendilerine geldiklerinde umuyorum hala burada oluruz...Grip,trafik,gasp badirlerini atlatip yasamaya başladığımızda insanca çok taze guncelerle burada olacağım...

6 Temmuz 2009

İÇİLMEMİŞ SİGARA VE KADEHTE ŞARAP



Kocaman şehrin ışıkları akarken gecede ya da geceye ben anlamlandırmaya bayıldığım hayatı biraz daha marur saatlere saklamış sakince dolanıyordum... Sonra elim alışmış, bedenim alışmış, dudaklarım alışmış canım bir sigara istedi...Bir sema turuda sigara için yapıp camın önünde ezberlenmiş yerimi edindiğimde telaşlardan arınmış hayatımı bedenimin arkasında bırakıp önüm pencereye dönük neden olduğunu anlayamadan gözümden iki damla yaş aktı....Hani gürül gürül ağladıktan sonraki baş ağrısı durumlarını sevmediğimden kendimi teslim etmiyim dedim bu sağanağa.Boğazım gerildi taaaa mideme kadar hemde...Birşeyler geçmiş, söyleyemediklerim, geldi oturdu sanki boğazıma....Şöyle bir dönüş döndüm tekrar bedenimin arkasında bıraktığım hayatıma şarap şişesine yöneldiğimde kendi evimde hırsız gibiydim bir kadeh en kırmızısından en güzelinden şarabı doldurduğum kadehimle pencere önündeydim yeniden ve bedenimin arkasına hapsettiğim hayatım....
En son bir elimde sigara bir elimde kadeh neredeydim diye düşündüm...Gene karanlık biryerdeydim içgüdüsel anımsadıklarımın peşine takıldığımda Bodrumda olduğumu hatırladım...Bodrumda evimin terasında...Tıpkı ozamanki şarabın tadını anımsadım...Ozaman ilk kadehimi geleceğime diye kaldırmıştım...Otuzlu yaşları çok sevdim ben...Laf olsun diye değil gerçekten anlamdırarak dinliyorsun tüm Sezen Aksu parçalarını :D...Öyle akıyorki hayat dışına çıkıp bakıyorsun ve belkide tüm telaşlara gülümsüyorsun... Geçmişte çocukça atlattığın önemsemediğin çok şey geliyor aklına gerçi kapamış oluyorsun konularını ama gözlerinden yaş yaş geliveriyor işte geçmiş sen hayatın en güzel yerinde olsanda...
Senden gidenlere selam çakıp ilk kadehi onlara kaldırıyorsun...Beni kandırdığınız için daha mı zekiydiniz, çok şeyler kattı mı hayatınıza benim canımı yakmak, değdi mi gözyaşlarıma ve belkide nefes alamadan midemde acılarla dolaşmama...Benden gidenlerden en çok babamın gidişi koymuş canımı yakmış ...Hepinize küçük ellerimle nanik eder bana sunulanlarla, geçmişte yaşadığım tüm heyecanlara acılara teşekkür eder ben bu sigarayı yakmam ve bu şarabıda içmem arkadaş...
Deymeli diyorum çoğu zaman benim hayatımdan zamanlar ayırıp abuklaşmama dahi deymeli ....
Zamanın içindeki tüneli buldum ama yarı yoldan geri geldim...
Ne anlam katıcak ki bana tekrar tekrar hesaplaşmalar
Önüme bakabiliyorsam geçmişe anlamsızca saplanmak salaklık...
Benden gidilmişse ya da ben gitmişsem
yağmurlar yağdırıp acılara, içkileri fullemişsem
Ne anlam katacak ki bana tekrar tekrar hesaplaşmalar...
Portakalmavisi
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Portakalmavisi bir; hüzünleri dibine kadar yaşamadan terketmeyen, sonrasında da ardına dönüp bakmayan hüzünbaz zamanlar cambazı....

pin

yukarı