14 Ocak 2008

GREENPEACE' DEN HABER VAR




İklim değişikliğinin hayatımıza verdiği zararları artık çok daha yakından görüyor ve yaşıyoruz. Göllerimiz kuruyor, çiftçilerimiz ürün alamıyor, susuzluk, kuraklık, seller her geçen gün biraz daha hayatımızı etkiliyor. Enerji kullanımınız iklimi etkiliyor.İklim değişikliği konusunda çaresiz değilsiniz. Yalnızca, evinizdeki israf (akkor) ampüllerini, enerji tasarruflu ampülle değiştirerek, atmosfere yayılan ve iklim değişikliğine sebep olan karbon salımlarınızı yüzde 5 oranında azaltabileceğinizi biliyor muydunuz?






Detaylı bilgi için TIKLAYIN!!

5 Ocak 2008

RÜKÜŞ

RÜKÜŞ
Yitik bir sonbahar ofsaytı oldu gönlüm
Ağar geldi acıları dillendirmek ...
Koluma çanta gibi taktım mutluluğu
Uymayan kıyafette sırıtan bir aksesuar gibi
Düştüm hayatın parke taşlarında yollara
Başımı kaldırmadan zor oluyor yürümek
Hayatı koklayarak yol bulmak
Çarpanlara aldırmadan yosun tutmuş taşlarda
Kaymadan düşmeden yürümek
Yitik bir sonbahar ofsaytı oldu gönlüm
Yoruyor artık acıları dillendirmek....
Agnus....

ANGEL

4 Ocak 2008

RADYO5 HAFTANIN SANATÇISI VE KLİBİ




Leona Lewis
İlk olarak The X Factor adını taşıyan yetenek yarışmasıyla ismini duyuran Leona Lewis, asıl şöhreti 2006 senesinde çıkardığı ''A Moment Like This'' single'ıyla yakaladı.
İnternette yayımlandıktan sonra 30 dakika içerisinde 50.000 kez indirilen single'ın ardından piyasaya sürülen "Spirit" albümü ise İngiltere ve İrlanda'da şimdiye kadar en hız satan çıkış albümü oldu. Şimdiye kadar hiçbir star adayı katıldığı bir yarışmadan bu kadar büyük bir şöhretle ayrılmamış, eleştirmenlerce böylesine el üstünde tutulmamıştı. Bu durum, küçüklüğünden beri ünlü bir müzisyen olmanın hayalini kuran Leona için de şaşırtıcı olmuştu elbette. 5 yaşından beri müziğin içinde olan sanatçı, ilk şarkısını 12 yaşındayken yazmış, ilk yetenek yarışmasını ise 13 yaşında kazanmıştı. 2004'te katıldığı bir diğer yetenek yarışması da Mariah Carey'nin "Always Be My Baby" parçasını seslendirdiği Yate's Wannabe Talent Contest olmuştu. Leona, okulu bıraktıktan sonra şarkılarının stüdyo kaydını karşılayabilmek için uzun süre garsonluk ve resepsiyon görevliliği yaptı. Parçalarını "Twilight" adını verdiği bir demoda toplayan Leona'nın bu çalışması hiç yayımlanamadı. 15 yaşına geldiğinde prodüktör Marley J. Wills ile Minnie Riperton'ın "Loving You" parçasını kaydeden sanatçı, bu sayede Sony'nin ilgisini çekti ve Amerika'ya gelmesi için ikna edildi. Yapımcı Wills'e göre Leona daha 15 yaşındayken sahnenin tozunu attıracak sese ve yeteneğe sahipti. Öyle ki, dinleyenleri kimi zaman şarkıları orjinalinden çok daha iyi söylediğine ikna ediyordu.
2006, Leona'nın altın senesi oldu. Üçüncüsü düzenlenen "The X Factor" yarışmasına Over The Rainbow parçasıyla katılan güzel sanatçı; Simon Cowell, Louis Walsh ve Sharon Osbourne'un oturduğu jüri koltuğunu öyle bir sallamıştı ki bu 3 jüri üyesi de Leona'nın şimdiye kadar gördükleri en harika seslerden biri olduğunu yarışma boyunca dile getirdi. Leona'nın yarışma süresince karşılaştırıldığı isimler Mariah Carey, Whitney Houston, Christina Aguilera ve Celine Dion gibi isimler olmasına rağmen, sanatçı alçak gönüllüğünden bir an olsun taviz vermedi. Jüri üyelerinden Simon Cowell'a göre Leona'yı özel yapan asıl şey belki de onun sahnede ne kadar iyi olduğunun farkında olmamasıydı. Final gecesi Take That ile yaptığı "A Million Love Songs" düetinin ardından bu ünlü grubun da hayranlığını kazanan Leona, Take That üyesi Gary Barlow'un, "Bu kız şimdiye kadar görmüş olduğunuz yarışmacılardan 50 kat daha iyi, bu yüzden ona doğru albümü yapmak gibi büyük bir sorumluluk taşıyorsunuz" sözleriyle onurlandırıldı. O gece, Take That üyeleri, Leona'nın çıkaracağı ilk single'ın kendi parçaları "Patience"ı listeden sileceğinin farkında değillerdi elbette.16 Aralık 2006 gecesi o sahneden büyük bir zaferle dönmekle kalmayıp, 1 milyon sterlinlik anlaşmaya da imza atan sanatçının ilk single'ı daha çıkmadan binlerce müzik market ve hayran tarafından sipariş edildi. 17 Aralık'ta dijital olarak single, Kelly Clarkson'ın "A Moment Like This" parçasının cover'ından başka bir şey değildi. Buna rağmen yarım saat içinde 50.000 kez indirildi. 20 Aralık'ta CD olarak piyasaya sürülen single, yaklaşık 600.000lik satış rakamıyla yılbaşına doğru Take That'i sollayarak listelerde 1 numaraya oturdu. 2006'nın en fazla indirilen parçası olan "A Moment Like This", İngiltere ve İrlanda'da 1 milyonluk satış rakamı elde etti ve listelerde 1 aydan fazla süre zirvede kaldı.
Şubat 2007'de Arista Records'un kurucusu Clive Davis'e ait J Records ile 5 albüm için 9.7 milyon dolarlık bir anlaşmaya imza atan Lewis, ilk olarak The X Factor'a katılmadan önce kaydettiği "It's All For You" dijital olarak piyasaya sürdü, fakat başarılı olamadı. Aynı sene Nisan ayında ilk albümü "Spirit"i çıkaran sanatçı, bu albümle İrlanda albüm listesine 1 numaradan giriş yaptı. Dallas Austin, Max Martin, Stargate, Walter Afanasieff, Salaam Remi, Kara DioGardi ve Ne-Yo gibi isimlerle birlikte çalışan sanatçı; kayıtları Londra, Miami, Los Angeles, New York ve Atlanta'da yaptı. Bütün çabalara değdiğini kanıtlayarak İngiltere'nin en hızlı satan albümü ünvanını alan "Spirit", tüm zamanların en fazla satan 4. albümü oldu. Albümden çıkan ikinci single, "Bleeding Love", yayımlandığı gün 66.000 kopya sattı. 7 gün sonrasında single'ın satış rakamı 200.000'i aşmıştı ve parça İngiltere ve İrlanda Single Listelerine 1 numaradan girmişti. İngiltere listesinde 7 hafta boyunca zirvede kalan şarkı, İrlanda'da 2 aya yakın süre 1 numarada kaldı. 31 Ekim 2007'de Leona'nın menajerlik şirketi UEG, sanatçının The X Factor'a katılmadan önce kaydettiği parçaları "Best Kept Secret" ismini taşıyan bir albümde toplayarak piyasaya süreceklerini açıkladılar. Leona'nın ödenmemiş stüdyo borçlarının olduğunu savunan şirket, bu kararı sanatçının ve Simon Cowell'in karşı çıkmalarına rağmen yerine getirdi. Leona ve Cowell, 26 Kasım 2007'de Juno Records sayfasından dijital olarak satışa sunulan bu albümü boykot etmeleri için hayranlarına çağrıda bulundu.
30 Kasım 2007'de Entertainment Weekly dergisinde yer alan 2008'de izlenmesi gereken 8 sanatçı listesinde yer alan Leona Lewis, "Geleceğin Mariah Carey'si" olarak nitelendiriliyor.


1 Ocak 2008

BEKLER

SEVGİLİM

sevgilim
ecza dolabinin raflarinda bekle beni
bir tüp diş macunu, bir şişe siyanür
ve zambak kokulu sabunlar

sevgilim
Büyük Millet Meclisi'nde bekle beni
kürsüdeki yerimi isit
Güzel Konuşma Dersi verecegim hiç agzimi açmadan

sevgilim
iki bilinmeyenli bir denklemde bekle beni
matematik tanrisinin sonsuzluk evi
ve akil hastanesinin sisli bahçesi

sevgilim
bir kedi pençesinde bekle beni
yüreginde deltali tirmik izlerive karikatür saraylar

sevgilim
polis otolarinin firil mavi işiginda bekle beni
sakalli kaldirimlar, guguklu saat suçlari
ve tarçin kokulu şizofren

sevgilim
Çocuk Kalmişlar Dernegi'nde bekle beni
' hepsi pekiyi ' süt dişlerin, korsan gemilerin
ve altini islatmiş bez bebegin

sevgilim
bu şiiirin çikişinda bekle beni
saat kulemizi geçenlerde yiktilar

Akgün Akova

YALNIZ BİR OPERA


...
Bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini kazanır.
Yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır.
Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık
Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan
Her şeye iyi gelen zaman sizi kanatır
Ölmuş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
Günlerin dökümünü yap
Benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini
Kim bilebilir ikimizden başka?
Sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmış
Bir ilişkiyi, duyguların birliğini,
Bir aşkı beraberlik haline getiren kendiliğindenliği
Yani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız her şeyi bir düşün
Emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya
Şimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor
Orada olmuş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
Bunlar da bir işe yaramadıysa
Demek yangından kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızda.
...
Murathan Mungan

BELKİ YİNE GELİRİM

BELKİ YİNE GELİRİM
Dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir
Her sözcük dilimin ucunda küfre dönüyor çünkü
Bir gök gürlese bari diyorum, bir sağnak patlasa
Bitse bu sessizlik, bu kirli yapışkanlık bitse
Ama bir tufan az mı gelir yoksa yine de
Yırtılan ve parçalanan bir şeyler olmalı mutlaka
Hiç durmadan yırtılan ve parçalanan bir şeyler.
Oysa ne kadar sakin bu sokaklar ve bu kent
Ne kadar dingin görünüyor bana şimdi gökyüzü
Gidenler nerde kaldılar, özledim gülüşlerini
Bir kenti güzelleştiren yalnız onlardı sanki
Onlardı çocuklara ve aşka ölesiye bağlanan
Kadınları güzelleştiren herhalde onlardı
"Tükürsem cinayet sayılır" diyordu birisi
Tükürsek cinayet sayılıyor artık
Ama nerede kaldılar, özledim gülüşlerini onların
Uzun uzun bakıyorum kıvrılan sokaklara
Tek yaprak bile kıpırdamıyor nedense
Ve tek tek söndürüyor ışıklarını varoşlar
Alnımı kırık bir cama yaslıyorum, kanıyor
Kanımın pıhtılarında güllerin serinliği
Ve fakat bir cellat gibi yetişiyor pusudaki
Dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük
Yaşamak neleri öğretiyor, düşünüyorum
Okuduğum bütün kitaplar paramparça
Çıkıp dolaşıyorum akşamüstleri bir başıma
Bir uçtan bir uca yalnızlıklar oluyor kent
Bulvar kahvelerinin önünden geçiyorum
Sarmaşık aydınlar, arabesk hüzünler
Bir gazete sayfasında sereserpe bir yosma
Sesler gittikçe azalıyor, kuşlar azalıyor
Ve ne zaman yolum düşse vurulduğun yere
Kızgın bir halka oluyor boynumda o sokak
Hüznü yalnız atlarımız duyuyor artık
Biz çoktan unutmuşuz böyle şeyleri
Ama içimde bir sırtlanın dalgın duruşu
Ve dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük
İçimde zaptedilmez bir kırma isteği
Dizginlerini koparan bir at sanki bu
Soluk soluğa kalıyorum her sonbahar
Ve sevgilim ne zaman hoşgörülü olsa
Bir yolculuk düşüyor aklıma, gidiyorum
Bütün gençliğim böylece geçip gitti işte
Ama hala bir şeyler var vazgeçemediğim
Hangi duvar yıkılmaz sorular doğruysa
Bir gün gelirsek hangi kent güzelleşmez
Şiirlerim bir dostun vurulduğu yerde yakıldı
Geri almıyorum külleri yangınlar çıksın diye
Devriyeler çıkar şimdi, bütün ışıklarını söndür
Sorduğum hiçbir soruyu geri almıyorum ey sokak
Ve dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük
Dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir
Bir gök gürlese bari diyorum bir sağnak patlasa
Bitse bu kirli ve yapışkan sessizlik, hiç gitmesem
Oysa ne kadar sakin sokaklar, bu kent ve bütün yeryüzü
İpince bir su gibi sızıyorum gecenin tenha göğüne
Sessizce çekip gidiyorum şimdi, sessiz ve kimliksiz
Belki yine gelirim, sesime ses veren olursa bir gün...
Ahmet TELLİ

EL FİLAN SALLIYORUM

senin gözlerinde iyilik kuşları varmış
hepsini vurmuşlar
çiçekleri sevdirmemişler sana
(anan çiçeklerini sular sabahtan akşama)
baban elde tüfek mimoza bekler
kadifeler giydirmişler örneğin
boyunbağı, beyaz çorap; iyi çocuk
çarşamba günleri ıspanaklı börek
salçalı köfte yanına
benim istasyonlarımda bilinmedik trenler
bildik düdüklerini çalıyor
ağaçları kucaklıyorum, saçlarımı tarıyor dallar
afrikalı bir kadının kolyesini aşırıyorum boynundan
sonra iyiyim çokça, sağlığım yerinde
hava durumunu dinliyorum salı sabahları
perşembe günleri asfalt döküyorum
günaydın diyorum durduk yerde
ama ne rastlantı bir yerde oturuyoruz
sen ağlıyorsun, ben bağışlıyorum
eski bir gramofon kadar hoşgörülü
iyi şeylerden söz ediyorum
içerden birisi saati bağırıyor
(hep birisi vardır, saati bağırır)
eğri hoşçakallar oynuyor dudaklarımızda
kıyılarıma bir dalga çarpıyor,biniyorum beyazlığına
parmaklarım iki yanıma yapışmış el filan sallıyorum.
(perihan mağden)

BİZ

Biz, Allah’tan başka sahibi olmayanlarız.Kimseye eyvallah etmeyen, kimseye biat etmeyen, bütün dogmalara, tabulara saldıran, kimsenin bir yerlere oturtamadığı bir garip kuşağız.Bizi sadece bizden olanlar anlar.Bizim konuşmalarımız da yalnızlık senfonisidir. Sessizdir, derindir, manalıdır.Biz, gözlerimizden tanırız birbirimizi, göz bebeklerimizdeki hüzünden, yorgunluktan tanışırız.Bir demli çayın buğusudur şifremiz, ya da bir sigara dumanının kavisi. Nedensiz dalıp gitmelerdir muhabbetimizin en koyu anları...İç çekişlerimizle kurarız en uzun cümleleri...Ne mutluluğun resmini yapabilen bir ressam, ne hayatı kendimize yontabilen bir heykeltıraş değiliz.Alış verişi bilmeyiz, tek ticaretimiz, gençliğimizi verip belirsiz bir geleceği satın almışlığımızdır.Geleceğin, yaşadıklarımızın tekrarı olacağının da farkındayızdır. Zira, her şeyi yaşamış, kavgayı, sevdayı, öfkeyi tatmışızdır.Bize, ‘ölüm gelir, çitlembikler, sarmaşıklarla’, çünkü ne yaşamdan ne ölümden bir beklentimiz kalmamıştır.Yolumuz, hedefimizdir ve yürürüz sadece, öyle mahsun ve öyle onurlu.Kardelen, bizim çiçeğimizdir, kartal, bizim kuşumuz.Her akıntıya karşı durur, her şeye yukardan bakarız. Özgürlüktür önce ve sadece, imanımızın özü.En çok yılandan korkarız, fırsatçı ve hainden...Çöl ve denizdir, tabiatımız. İki sonsuzluk arasında yaşamaya çalışırız.Ne saray takarız ne malikane.. Ne devlet sever bizi ne de ‘kiliseler.’Bir bitimsiz yalnızlıktır yolumuz, bir sonsuz özgürlüktür menzili..Hem vatan deriz, hem özgürlük, hem akıl deriz, hem aşk. Hem halk deriz hem yalnızlık..Hem doğudur ülkemiz, hem batı.. Hem Muhammed’dir önderimiz, hem İsa, hem Spartaküstür yüreğimiz, hem Ali... Hem Che Guevara’dır kahramanımız, hem Malcolm X, hem İzzetbegoviç’tir, hem Dudayev. Biz bütün şiirlerden tek bir şiir, bütün bestelerden tek bir senfoni yapar, hayatı tek bir film karesine sığdırırız. Ne Amerika anlar bizi, ne Patagonya.Biz sadece birbirimize tutunur, birlikte yanarız. Ateşimiz suyumuzu yakar, nefesimiz ateşi.‘Biz, Allah’tan başka sahibi olmayanlarız...’(İranlı yazar-sosyolog-1977’de sürgünde olduğu Londra’da öldürülen Ali ŞERİATİ’nin ‘Yalnızlık Sözleri’ adlı eserini yorumlayan Sayın Ahmet Özcan’dan bir alıntı)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Portakalmavisi bir; hüzünleri dibine kadar yaşamadan terketmeyen, sonrasında da ardına dönüp bakmayan hüzünbaz zamanlar cambazı....

pin

yukarı