12 Kasım 2013

Kasım ın 15 ine doğru...

Bilenler bilir Edacığım güzel yavrum sekiz aylık doğdu. Çok zor bir hamilelik geçirdim. Kaybetme korkusu inanılmaz yıprattı ozamanlar beni. Pek ağlamam oysa çoook insani bir duygudur ağlamak ama ağlamam hep güçlü durmaya çalışırım. Birkeresinde babam babaannemi anlatmıştı . Otuzlu yaşlarında dul kalmış babaannem iki erkek çocuk ve üç erkek kardeş. Çok zor zamanlar yaşamışlar ama babannemi hiç ağlarken görmemiş. Çok yokluk çekmişler " Kadın " derdi babam "ağladımı erkek dağılır". Seneler sonra işte hamileykende sevgili doktorum "ağlamıyacaksın " dedi. Hatta seni ençok mutlu eden anları düşüneceksin....

Hayatımda en dayanamadığım şeyse ben dağıldığımda benim yaşadıklarıma benden çok dağılan yakınlarım oluyor. Kendimi bırakmış onları avuturken buluyorum kendimi.Oysa omuzlarımı tutup güçlü olmamı söyleyecek insana ne çok ihtiyacım varmış. Bu görev hep babamın olmuş babam gidincede bu görev maneviyatımın olmuştu. 

İnsan başına gelen felaketlerde elbette yaradana sığınıyor, koşulsuz bir kadere teslimiyet yaşıyor ama illakide kendine güç verecek birilerinide arıyor.

Eda doğmuş ilk ayı içinde doktorumuzun isteği üzerine kalçalarının ultrasonunu sanırım çektirmemizi istemişti. Öyle bir sildimki o anı kafamdan ne istediğini anımsayamıyorum. Doktor Eda nın kalça ultrasonlarını çekip bana kalça açılarındaki değer eksikliğini ve kalça çıkığı olma ihtimalini anlatırken içimden hep " baba lütfen yardım et " dediğimi anımsıyorum. Ne tuhaf değilmi " Allahım yardım et" cümlesi değil. Babamı kaybettikten sonra en ama en çok gücüne ihtiyacım olduğu zaman bu yaşadıklarımdı. Kulaklarım tıkandığı için doktorun dudak hareketlerini anımsıyorum, pek çok şeyde net değil zaten ki hayatım boyunca çok detaycı olmuşumdur.Bilmiyorum doktora da kızmıyorum çocuğun doğum haftası kendisine verdiğim raporlarda varmıydı anımsamıyorum. Yüzüm uyuşmuş, kalbim pençeler içinde kalmışken ağzımdan enseme yediğim tokatla birden çıkmış gibi " kızım bir ay erken doğdu" cümlesi çıktı. Doktor bana bakıyor ben doktora " O zaman hala anne karnındaki dönemi yaşıyorsak önümüzdeki ay ölçümlerinde doğru değerleri alırız " dedi. Ve ben o an o odada yaşanılan herşeyi kafamdan sildim.
 Aynı şeyi kırkiki gün süren bebek sarılığının 38.gününde doktorun sebebini nekadar erken doğan olursa olsun bir tüp kan alınıp araştırılmasını istediğinde de yaşadım. Bebeği bizden alıp bir odaya soktular Erkan ağlamalara dayanamayıp dışarı kaçtı, kapıyı açıp içeri daldım Edanın damarları incecik olduğundan el bileğini içine kıvırıp ellerindeki tüpe kanını akıtıyorlardı şırıngayla alamamışlar ve yer Eda nın kanları ile doluydu saniyelik bir dağılma yaşadım ve yattığı yerde hemen bebeğimi emzirmeye başladım iki hemşire bakakaldı. 

Bu iki olayla güçlü durmanın ne olduğunu bünyem daha iyi anladı ve baktım ben babam olmuşum :))))

Nekadar olumsuzluk yaşasamda bazen bir vazife gibi bazende tamamen içgüdüsel güçlü durmaya çalışıyorum. 

Zamanla insan babasının varlığının eksikliğine değil kendisine öğretecek şeylerin eksik kalmasına daha çok üzülüyor. En azından ben öyleyim. 

Kasım gelir yüreğim karalar bağlar 15' inde babama 24' ünde babaanneme yanar...
Zaman tuz olur böğrümü dağlar
Öksüz yanım hasretle ağlar
Mekanları cennet, kabirleri nur
Ruhları huzur bulsun....

Ebru...

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Portakalmavisi bir; hüzünleri dibine kadar yaşamadan terketmeyen, sonrasında da ardına dönüp bakmayan hüzünbaz zamanlar cambazı....

pin

yukarı