21 Ekim 2008

SONBAHAR İTELEMELERİ




Sonbahar hep benim için hüzün,kasvet, durgunluk falandı ya sanki biraz kafam karıştı ya da ruhum bilmiyorum...Arkadaşlar aradı pazar sabahı yapılan kahvaltı sonucu Polenezköy civarında bir yere piknik yapmaya gittik...Hani şu meşhur kendin neyaparsan yap ama kendin yap yerlerinden ama mangalı onlar yakıp getiriyor:D...Yahuu sonbaharda piknik mi olurmuş demeyin...Ben dedim pişman oldum...Daha mekandan içeri girdik bir göl mü dere mi neyse yukarıda görünüyor işte onu yukarıdan görecek masamıza yerleşmeden önümüze sekiz tane köpek yavrusu çıktı...





Yani onların birden bire o yumak halleri ile karşılaşınca insan sıcacık birşeyler hissediyor...Kaç kişiydik anımsamıyorum ama sanırım ondan fazlaydık hepimiz erkekli bayanlı huzur olduk bu sonbahar pikniğinde...Ördekleri izledik, köpekleri besledik, insanın insana olan açlığından konuşulmayan konu kalmadı...İrdelemediğimiz insan ilişkisi çeşidi kalmadı...Nekadar dolmuşuz, nekadar yalnızmışız ve nekadar insanmışız...Çoğumuzo gün orda ilk defa tanıştık ama paylaşmadığımız sıkıntımı kalmadı...Hani toplu terapiye gitsek bukadar mı memnun kalırdık bilmiyorum...

İnsan şunu farkediyor...Sonbahara da fazlaca önyargılı olmamak lazım...Her sonbahar aynı olamıyabilir aslında...Şu çektiğim ilk fotoğraf nekadar masalsı değil mi ?Hani ben bunları Pazar gününün gazıylamı yazıyorum bunuda bilmiyorum ama doğanın hayata tutunma çabasını görünce yemişim krizini diyorum...Karamsarlık adi bir bahaneye bakıyor yaşasın mutluluk ve yaşasın sonbaharın hayatta kalma savaşı...

5 yorum:

Aydan Atlayan Kedi dedi ki...

Bu pazar ben de çok sevdiğim insanlarla zeytin ve dut ağaçları olan bir bahçede piknik yapıyordum. Sonbahar piknikleri enfes oluyormuş sahiden de... Güneşin son demlerinin tadını çıkardığımız için mi, insanlardan mı yoksa açık havaya duyduğumuz özlemden mi bilmem. Belki hepsi birdendir :)

Seyyah dedi ki...

Pek çok şeye olduğu gibi mevsimlere de anlam yükleyen biziz aslında, güzel yaşarsan sonbaharda keyifli olabiliyor. Çok kıskandım bu arada, ben de istiyorum diye mızıklanıyorum burada, maalesef öyle bir şansım yok. Artık dönünce ne yapalım, öpüyorum seni:))

My little Montenegro dedi ki...

@aydan atlayan kedi,evet sanırım hepsi :D,bu sonbahar piknikleri hep olsun,içimiz huzur dolsun :D

@Nily,Canımsın sen,bu arada anlam yüklemeyi seviyoruz biz :D Sonbaharın yeni anlamını çok sevdim ben mesela,tüm hüznün içinde hayata tutunmaya çalışan birşeyler olduğunu görünce utandım desem yeridir...

Fasulye dedi ki...

Sevgili agnus şehir hayatı duygularımızı, algılarımızı köreltiyor çoğu zaman bazen sadece kaldırım taşları arasından kafasını günşe doğru uzatan bir papatya bile huzur verebiliyor oysa insana. biliyor musun bir kızılderili olmak isterdim bu yüzden doğayla yaşamayı öğrenmek için, onu seyretmekle yetinmeyin bir bütün olabilmek, dilini çözebilmek için, rüzgar gibi hissetmek, ağaçlar kadar ulu ve bilge olabilmek, bütün hayatımı onlar gibi kıpırdamam gerekse bile sabırla büyümeyi beklemek için..senin pazar keyfin benim cuma günüme renk kattı teşekkürler :)

My little Montenegro dedi ki...

@Fasulye,Doğa ile bütün olmak bir şehirli için gerçekten zor bir kavram.İnsan ciddi ciddi emek veriyor doğayı, toprağı koklamak için...Havadaki defne ve yaş toprak kokusu ve nekadar çok uzun zaman olmuş ayakkabılarım temiz toprağa bulanmayalı...Teşekkürler yorum için...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Portakalmavisi bir; hüzünleri dibine kadar yaşamadan terketmeyen, sonrasında da ardına dönüp bakmayan hüzünbaz zamanlar cambazı....

pin

yukarı