İnsan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İnsan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Eylül 2012

insan bazen...


Penceremden; ...insan gülen birşeyler görmek ister bazen.gülen bir kasap, yufkacı ve belkide bir ömür görmek ister elele birkaç adım ilersinde ağar aksakta olsa giden...En güzel gülmeleri arar çocuk yüzlerinde ve derken masumiyetine rastlar...ne kadar da çok kirlenmiş hisseder, ister bahar gelsin annesi onu yıkasın ve o hep güzellikleriyle yansısın...insan gülmek ister bazen de ...yüreğinden kana kana kalabalıklarca gülmek ve belkide sevmek ister...Yüreğindeki saklanmışları sobelemek ve bazen sobelendiği şeyleri saklamak...insan bazen bir an bile olsun sınanmamak ister ve bazen gülen birşeyler görmek ister...insan bazen içinde bulunduğu döngüyü bile sever...


Portakalmavisi

21 Haziran 2012

çözdük işte hayatı...


Ben büyümek istemiyorum dedikçe ruhum, hayat zorla büyütüyor .Önüne olmadık şeyler çıkarıyor, hani filmlerde olur dediğin ne varsa içinde buluveriyorsun kendini.Sonrada boşuna değil bu filmler diyorsun hepsi hayattan, yaşanmışlıklardan.

güç gösterisine giriyorsun belki biraz sigarayı fazlalaştırıyorsun ama okadar.Ötesi intahar olur  diyip uzaklaşıyorsun. çevrendeki prozak hayatlara bakıp acıyıda dibine kadar yaşayıp sonunda ayık mutluluklar hayal ediyorsun...

Herkesi dinliyorsun.Acısı olanlar daha çabuk buluyor seni ve sen her zerresini paylaşıp kendi derdin olduğunda " aradığınız kişiye ulaşamıyorsunuz" sesine taziyelerini bildiriyorsun.

Yağmurda güneşi, güneşte karı özlüyorsun.Fıtrat nankör elden ne gelir...

kırk yaşına kadar ne yaparsan veya sana ne yapılırsa ve kırkına varmamışsa seni üzen cahilliğine verebileceğini sonrasının kasımpaşaya kadar yolu olduğunu öğreniyorsun.

sonra en büyük öğreti geliyor " bilgi güçtür." haldır haldır kendini tamamlamaya çalışıyorsun.hani "damla ancak kendini tamamladığında damlar" felsefesinde damla olup damlamaya hazırlanıyorsun.

Amaaan ya da herşeyi boşverip "eller havaya  " modunda hayat geçirip sende beynini hayatla yormuş gibi dörtkollu ile yol alıyorsun...

İyi çözdük işte hayatı , damlaysan dona damlamadan, ebene sövdürmeden birey öncelik ve özelliklerini bilip doğrularını 21. yy a düzgün uyarlayabiliyorsan alnından öpüyorum olm seni.

Seviyorum sizi...

portakalmavisi...


Ebru....

17 Aralık 2008

ÇIKIN ÇANAĞI ÇÖMLEĞİ PATLATICAM :D


Şimdi terlemişimde sanki üstüme karlar yağmış gibi hissettim birden...Utanmasam titrerimde. Durağanlaştırdığım bünyeyi yavaş nefeslerle sakinleştirebiliyorsunda neden acaba bu beyni sakinleştiremiyoruz...Kin, intikam ve benzeri pek duygu barındırmıyan insanlarda olmadık kişileri gördüğünde bünyenin verdiği tepki işte bu...


Seneler evvel bir bayanla tanıştım ben.Yanyana apartmanlarda oturan ama birbirini tanımıyan insanlardandık...Arabayla ilgili bir problemi vardı bayanın.İster istemez dalıyorum böyle durumlara sanki içimde bir yardım modülü var...Ordan burdan derken ben bu hanımla güzel arkadaş oldum...Akşamları iş dönüşlerinde uğrak yerimiz mahallemizin eczanesinde de rastlaşmalarımız artınca ne güzel dedim ya kompleksiz, konuşunca huzur veren bir arkadaş buldum...Çok özeline girmeden şunu söyliyeyim etraftan bir kaç kişi kızım yanlış kişiyle görüşüyorsun dedi...Ne yanlışı canım ne güzel bir kadın işte, hoş sohbet, zeki kafa dengi...Ben çok dürüstümdür tabii bu durumları o kişiylede paylaştığımda bana etrafta kendisini çekemeyenler olduğunu bu sebeple konuşmuş olabileceklerini söyledi...


Ben çok komiğim ama "Aaa! Nurdan Teyze neden böyle diyorsunuz" diye amma kişiyle zıtlaştım, tanıdığımı sandığım kadını savundum ahahahah!...Sonra ne mi oldu...:D...Komiser emeklisi bir abimiz vardı hani yaşlı ama zamparalığı yerinde bir akşam kolumdan tuttu " eğer O nun evine girersen veya o sana geldiğinde polis evini basarsa sakın benden yardım isteme" hala dikleniyorum "ne istiycem ki yardım ya hem neden polis gelsin :D"...Az yollu bir vurun kahpeye durumları var bende hep kahpe sanılan insan melek çıkıcak diye mi şartlanmışım nedir :D...Söyledimde dedim "eğer böyle böyleyse söyle bana, bana dürüst ol ciğerimi ye"...


Kaba tabiriyle bizim kahpe melek çıkmadı...Ciddi ciddi burda dadılık yapan rus kızlarını pazarlıyormuş...O işi yaptığı için değil en çok bana dürüst olmadığı için bu sıfatı yazdım...Olayı öğrendiğimde karşısına çıkıp birdaha kendisi ile görüşmeyeceğimi söylediğimde bana söylediği şu oldu..."Sana zarar gelmesine izin vermezdim"Olay yaptığı iş değil, dürüst olamamasıydı he evet olayın diğer boyutuda var ama en azından benim önceliğim o değildi...


O nu görünce işte terlemişimde üstüme karlar yağmış gibi hissettim...Dürüstlüğün ve tüm samimiyetinle komşu diye birisine yaklaşıyorsun çürük yumurta çıkıyor :D...Hayır kendime kızdığım nokta şu neden hala insanları kendim gibi sanıyorum ki...Bu arada bu başıma gelen geldiğinde de canımı sıkan ilk tesadüfü komik olay değil...


İnsanları tanıyacaksın, anlıyacaksın of offf...Sonrada neden yalnızız diyoruz...İş hayatım, sosyal hayatım,ailem, çevrem, burnumun dibi, sağım, solum yamuk yapanlar ve yapma potansiyeli olanlar çıkın bakalım çanağı çömleği patlatıcam :P

15 Ekim 2008

BİR İNSAN MASALI


Çok güzel bir kızdı, on yaşlarında deniz havlusuna sarılmış biraz içi giderek birazda korkarak havuzda oynayan çocuklara bakarak iç geçiriyordu bir köşede...Bazen kendisini kaptırıyor onlar gülünce O da gülümsüyordu...Herzaman çocuklarla çok güç zamanlarında bile konuşabilen biri olarak içimdeki dürtü ile ona yaklaşıp yanına oturdum...Diğer çocuklar bana nekadar seslense onlarla oynamamı istese de sessizce yardım çığlığı atan bu şeker şeye yardım etmek istiyordum...En azından anlamak istiyordum...

"Merhaba" dedim öncelikle kendimi tanıttım..."Çok sıcak değil mi insan böyle sıcak zamanlarda ne havuza girmek istiyor ne de başka bir şey yapmak istiyor sanırım" dedim...Hınzırca bana bakıp gülümsedi O da ismini söyledi ve sonra şunu söyledi "Aslında yüzmek güzelde ben yüzmiyim..."Ozaman şak anlıyorsunuz ilk cümledeki istekten sonrasında çekindiğini söyleyemediğini...Rutin konuşmalardan ve saçlarının nekadar güzel olduğunu söylememden sonra orda anneannesinde kaldığını öğrendim...

Bodrumda birkaç evin bir arada ve ortak havuzunun bulunduğu şirin bir yerde insanın çocuk olası geldiği o yerde bir çocuğun istediği gibi davranamaması kadar can sıkıcı sanırım başka birşey olamaz...

Sonra sıcak ve açık iletişim sonucu herşey şekilleniyor...Kariyer peşinde iki insanın ilk kızı O.Dört yaşına kadar düşüp kendine zarar vereceği düşünüldüğü için koşmasına dahi izin verilmemiş bu kadar baskıya rağmen "ben bir bireyim oysaki ben çok utanıyodum düşünsenize koşmam yasaktı" dediğindeki gözlerindeki hüzünü unutamıyorum...Bu kariyer peşindeki aile O na birde misyon yüklemiş sen okumalısın ( okumalısın ve senin sosyal hayatın budan ibaret )...Sonra o hayatı hep okumak sanmış...Türkçe,matematik teslerinde kaybolmayı, piyano çalmayı çocuk olmak sanmış...Tiyatrolara götürülmüş ama televizyondan uzak tutulmuş...Okuldaki ilişkileri arkadaşlarına ders çalıştırmaktan ibaret...Diğer çocuklarla ilk kurduğu cümle "en çok hangi dersi seviyorsunla" başlayan cümleler...Elbetteki yazın dibine kadar eğlenmek ve oyun peşinde olan çocuklar bukadar sıkıcı olan birini yanlarında tutmak istemeyip Ondan gizli buluşma planlayıp hep O nu dışladılar. O da o sıcakta hep test çözdü...Tabii ben olaya müdahil olana kadar...

Öncelikle anneannesi havuz kenarında olduğu sürece elimden geldiğince kendisine güven hissederek havuza girmesini ve bunu tek başına başarabileceğini anlamasını çalıştım...Daha sonra genelde erkek çocukları olan bu yerde erkek çocukları ile ortak konuşabileceği konular bulmaya çalıştık...Ana konumuz müzik ve Hayko Cepkin oldu...İlk defa Hayko Cepkin dinleyen bir kızı izlemek hoştu...

Sonra kendi arkadaş ilişkilerinden bahsedip geceleri hayali hırsızları kovalamaca oynamaya başladılar...Gündüzleri en uçuk hayal ürünü hikayeler yazmaca oynadılar...Birbirinden güzel hikayelerini şair Tekin Gönenç ile dinlemek çok hoştu...

Şimdi kıssadan hisseye geliyoruz.Tek bir örnek olsa ciğerimi alın ama okadar çok gözleme dayalı olarak şu cümleleri kuruyorum ki...Maalesef yetişkinler kariyer olgusu peşinde sahip oldukları yegane canlıları sanırım fazlaca kendilerine en az sorunu getirir hale getirmeye çalışırken çok kötü kalıplaşmış ve rafine bir hayata sürüklüyorlar...Çocuklar zaten beton bloklar arasında gayet birbirinden uzak, iletişim özürlü yetişirken bir yandan da ailelerinin farkında olmadıkları kadar kendilerini yalnız hissediyorlar...

"Ah! ah! hiç bir çocukluk oyunumuz kalmadı çocuklar, nasılda bilgisayar oyunlarına düştü" derken hiç kendinizi sorguladınız mı ben sormak istiyorum???...Hiç onlara bişeyler öğretmek istediniz bir girişiminiz oldu mu??Çocuklara bisiklet alıp yapayalnız bırakıyorsunuz kaç çocuğa bisiklete binmeyi öğrettiğimi, kukalı saklambaç, dokuz taş öğrettiğimi anımsamıyorum bile...Okadar mutlu oluyorlarki...ONLARDA OYUN OYNAMAK İSTİYORLAR AMA İNANIN BİLMİYORLAR...Misketleri alıyorsunuz odalarında şifonyerin üstünde kavanozlara dolduruyorsunuz...Çocuk onları aksesuar sanıyor...Evet hayat zor, evet geçim derdi...Ama çocuk yetiştirmek sanırım sadece karınlarını doyurmak ve geleceklerini teminat altına almakla pek bitmiş olmuyor...Ruhlarınıda doyurmak lazım...Kendi sporunuza ayırdığınız iki saatin bir saatini çocuğunuzla kaliteli zaman geçirmek için ayırmanızı öneririm...Ben güzel bir örneğim yapıcı ve güzel yaklaşan biri olarak, peki ya kötü niyetli birisi sizin eksik bıraktığınız doyum bekleyen tarafı farklı doyurmaya kalkarsa???
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Portakalmavisi bir; hüzünleri dibine kadar yaşamadan terketmeyen, sonrasında da ardına dönüp bakmayan hüzünbaz zamanlar cambazı....

pin

yukarı