çocuk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
çocuk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Şubat 2014

5 yaş savul emi benden


Beş yaşında bir kız oluyor Eda ...Koç burcu aksi gibi yükselenide koç burcu..Doğduğu zaman bebek burçlarına baktığımda " kapısının önünden geçerken çığlıklar duyulan bir evde muhakkak koç burcu bir çocuk vardır " diyordu...Nekadar doğru olabilirdiki heleki bizim gibi sakin bir ev ortamı varken diye düşünmüştüm...Şimdi değil kapımız apartmanın kapısından sesinin duyulduğuna eminim kaldı ki beşinci katta oturuyoruz bendeki durumu siz düşünün...

İnanılmaz inatçı bir kız karakteri böyle özellikle yapmıyor...Kendini son nokta da çığlık atarak ifade ediyor.Aşırı dominant bir kız...

Bu gün babası ile herzaman denizinde ferahlatıcı durumundan dolayı Fenerbahçedeki parka götürdük...Sırf bana inat olsun diye pantolonunu ters giydi artık pes ettiğim için inatlaşmıyorum...Tuvaleti geldiği zaman nekadar zorlanacağını, başkaları gördüğünde kendisine güleceklerinide söylesem fayda vermedi...Pantolonun ön fermuarı arkasında arka cepleri önde giyindi ve dışarı çıktık...Parka vardığımızda bir dede ki bilindik dedelerden değil gayet dinç ve bakımlı torunu ve evli çocukları ile parka gelmiş...Kaydırağın tepesinde neşeli mutlu bir çocuk olarak gözlemlediğimiz taş çatlasın iki buçuk yaşlarındaki torunu ile Eda oynamaya başladı...Yeni yeni konuşan küçük kız "Eda", "Eda" diye bizimkinin peşinde Eda ise yaşıtı bir erkek çocuğuna direktiflere başladı..."git çimen topla ve birazda çiçek " çocuk hemen çimenlere koştu ..Eda da kaydıraktan indi ve oralardaki kırılmış dalları toplamaya başladı...Kaydırağın tepesindeki minik kız " Eda delseneee" diye bağırınca dedesi Eda ya " ne yapıyorsun Eda ne yapcaksın onları " dedi ...Öğretmen edası ile yaklaştığı sevgili kızımız adama dönüp " zombi yemeği " dedi...Biz Erkanla uzaktaki banktan izliyoruz ahahhaha! dede kalakalmış Eda elinde çalıçırpı kaydırağa çıkıyor ...

Derken spor aletlerinin oraya yönelen ailenin peşinden Eda da oraya gitti...aletlerin birine küçük kızı oturttu diğer tarafına da kendi oturdu ve ileri geri sallanarak kendilerince salıncak yaptılar....Dede Eda yı çok enterasan buldu bunu gözlemleyebiliyorduk...Bu sefer kendi torununu bıraktı bizim kızla ilgilenmeye başladı...Biz hala izliyoruz zaten takatimizde kalmamış...Erkanla dedenin enerjisine hayran kaldık...Çok mutlu görünen bir aile idi...Sonra biz kızımızı aldık dedeye teşekkür ettik ve arabamıza yöneldik...Eda iki kere arabaya binmeden kaçtı geri yakaladık ve arabamıza binip evimize gittik...

Eda ya bir şeyler soruyoruz O da bize cevaplar veriyor yeni oyunumuz bu...Mesela O na göre Kuşların bir evi var ve biz bilmiyoruz...Tuvaletin sifonunu çekince herşey kapının önündeki çöp konteynırına gidiyor...gökyüzü mavi çünkü çocuklar sabah okula gitmeden boyuyor...Ay biz seyahat ederken peşimizden koşuyor ama düşebilir ve bu Eda ya çok endişe veriyor...Kötülük dünyayı sarmasın diye yemek yiğiyor en çok subukidu yu ( scooby doo ) seviyor.Basketbol oynayabilir, amelliyat yapabilir,isterse uçabilirmiş bile...Çok çukulata yiğince karnı bulanıyor ve hala tuvalete toolet diyor...

Sendromlu sendromsuz Eda büyüyor..Karakteri ni izliyoruz Erkanla ...Çok güçlü, düşüyor ve kendi kendine " birşey olmadı " diye kalkıyor... Hayat O nu yormasın ve hep küçük kalsın istiyor insan ama zaman ah! zaman...Bizi yavaşlatırken onlar için nekadar hızlı geçiyor....

Ebru...

14 Ocak 2014

Ergen annelerine...Egeberk Ergenberk olursa :D


Evet bu bir ergen annesi yazısıdır...Egeberk in Ergenberk halleri ne güzel geçiyor :)))))

Ondört yaşında kendince kocaman adam olmuş ama bana göre göbek bağımızın sıcaklığı hiç kaybolmamış doğduğu zaman çığlıklar atan sevgili bebeğim de büyüyor.Bu yaşa gelene kadar kendi çevremde ve oğlumun çevresinde gözlemlediğim bir kaç gözlem var bununla alakalı çocukların ergenlik dönemlerini atlatmalarında onları etkileyen bu durumları paylaşmak istiyorum...Uzman değilim sadece anneyim bu bir anne gözlemidir...

Erkek çocuğu 3 yaş...

Bu yaş ergenlik dönemi kadar zor geçiyor..." ben basıcam, ben açıcam, ben önce bineceğim, yemiyeceğim" lerin sonu gelmiyecek gibi geliyor anneye ...Gelen çişi ile bile inatlaşıp altına ettiği bu yaşlar anneyi çok yoruyor...

İlkokul dönemi...

Anne ve baba bir aşk uğruna evlenip daha birbirlerini tanımadan çocuk sahibi olup hele birde o bebek küçükken ayrıldıkları zaman maalesef bunun getirdiği duygusal boşlukla davranışlarda zaman zaman taşkınlık, zaman zaman içe dönüklük farkedilir bir şekilde gözleniyor...

Ayrı anne baba çocuklarının anne çalışıyorsa bakıcı eline bırakıldığında çocuktaki ahlak gelişiminde yoksunluğu ile maalesef ilkokul çağlarında oya gibi işlediğiniz çocuğunuz önce bunlardan darbe almaya başlıyor...çocuk evde olmadık zamanda tükürüp dil çıkarmaya başlıyor..." vay! başıma gelenler " :))))

Mümkünse aile büyükleri ile büyümeli çocuk...Sizin çocuğunuzu sizin ailenizden olmayan insanlara emanet ederken kültür birikimi, ahlaki değerlere bağlılığı ve merhamet duygusunun gelişmişliğinden emin olmalısınız...

Çalıştığınız için geçiremediğiniz kaliteli zamanları istedikleri her oyuncağı alarak telafi etmeye çalışmak anlık vicdanı rahatlama ama bolca şımarıklık olarak size geri döner...

İlkokul ve ortaokul dönemi erkek ergen aile içinde tüm şartlar olağansa sorunsuz geçiyor...Anne ve baba ile aynı evde yaşıyorsa v.s.

Benim oğluma söylediğim tek cümle " başına birdert geldiği zaman ne olursa ama ne olursa olsun bize söylemelisin...Yaşıtlarının aklı senden fazla değil senin çözemediğin bir soruna çözüm üretemezler aksine başını daha kötü bir derde sokabilirler...Evet biz çok kızabiliriz ve hatta ben döve de bilirim ama sonuç itibari ile seni o durumdan kurtaracak en doğru çözümü ailenle bulursun..."

küçüklüğünden beri " çalma, yalan söyleme,çok çalış,merhametli ol,vatanını sev,bizi düşmanlardan Atatürk kurtardı,okul bilgi yuvası " gibi öğretileri beynine kazıyarak bu yaşında getirdik...

Ergen ruh hali...

Öncelikle erkek çocukları için yazdığımı belirtip vücutlarına takıyorlar...İlk takılan bacak kılları devamında yüzdeki değişimler, saç modeli arayışları,temiz olup güzel kokma saplantılı ruh hali ile büyüyen eller, yüzdeki sivilceler....

Bu döneme oğlumu hazırlarken ceviz yapraklarını kaynatıp yüzünü pamukla  temizledim hep...Yediklerine de dikkat ettiğinden yüzde sivilce bunalımını biz yaşamadık...İstenmeyen tüyler ve koltuk altı için doğal ürünler satan mağazalardan içinde organik ürünler bulunan deo roll on ları tavsiye edebilirim...

Ruhsal olarak zaten vücuduna takmış ergenin birde ailede ilgi eksikliği varsa kendilerini gereksiz bunalımlara soktuklarını o sevgi eksikliklerini olmayacak kızlarla arkadaşlık ederek geçirmeye çalıştıklarını biliyorum...Sanıyorlar ki hayatlarında bir kız olur onları severse içindeki tüm savaşlar çatışmalar bitecek...Kız ergen insanı erkeklerin bu ruh halinden faydalanıp onları parmağında oynattığı zaman sizin salak ergen daha bir bunalıma girebiliyor...Çok şükür bunları yaşamadık..." henüz" 

Hani ne ekersen onu biçersin lafı var ya ! durum aslında bu...Çocuğu evrelerine önceden hazırlamazsan her evrede sorun yaşarsın...

Dışardaki başına sorun açabilecek herşeyi açık açık konuşabiliyoruz...Konuşmayı biz çok seviyoruz...Küçükken okuldan geldiğinde önce ben yaşadıklarımı anlatıp sonrada O nun anlatmasını bekler ve anlatınca gayet ciddi dinlerdim ve bu bir alışkanlık oldu...Artık ayakkabılarını çıkarırken o gün ne yaşanmışsa bana anlatabiliyor...Biliyorum bana anlatmadığı da pek çok şey var bunun hiç önemi yok O bir birey olma yolunda elbette kişisel ona kalmasını istediği paylaşımları olucak...Önemli olan anlatmak istediğinde bir çift göz O nu tüm dikkati ve samimiyeti ile dinleyeceğini bilmesi...

Eğer çocuğa söz hakkının olduğunu hissettirip yeri geldiğinde yaptığınız yasaklamaları iyiliği için olduğunu kanıksatabilirseniz çok zıtlaşmalar olmuyor...

Sonra şu da var sinirlenince sakın elinizle vurmayın ata sporumuz "terlik atmaya" geçin...Vallahi eliniz çok acıyor söyliyim....kısa ve net konuşun vıdı vıdı diye tabir edilen anlık paylaşımların yapılmayıp içinize atılıp sonradan kusulduğu diyaloglardan kaçının...

Erkek ergenin en ciddi sorunları baba insanı ile yaşadığında gözlemleyebiliyorsunuz...Baba insanı sanki o evrelerden geçmemiş sakalı doğduğunda varmış da kızsal hiçbir sıkıntı yaşamamış modlarındaysa önce baba insanını eğitin...eğitmediğiniz babayı asla oğlunuzla muhatap bile etmeyin...Hayat duygusal anlamda öküze bağlamış erkek insanı için çok birşey ifade etmediğinden oğlunun kız sorununa " ulan! sana kız mı yok " gibisinden sığ ve yüzeysel onlara göre ise bir okadar anlam ifade eden cümlelerle savuşturabilir...Neymiş önce baba insanı eğitilecekmiş :)))))Çok şükür o evrede değiliz bir iki yoklama ile bizim baba insanımızın duyarlı olduğunu gördüm içim rahat etti...

Bu devirde ergen annesi olmak güzel aslında kimseyle muhatap olmadan online takip edip hiçbirşey bilmiyormuşa da yatabilirsiniz...

Karşınızda patolojik  bir yalancı yoksa tatlı oluyor bu ergen insanı ..."Dizlerine kadar çek çorabını pantolonun içinde havasız kalınca dökülür biraz o tüyler dert etme " diyorsun inanıyor yahuuu! 

Sevgiler

Ebru





5 Aralık 2012

3 Kasım 2012

Eda'nın istikrarına kurban gidiyorum HELP! :P


-Artık ben büyüdüm anne di mi anne ????
-evet kızım artık sen büyüdün kocaman abla oldun...

o gün günlerden güzel birgün idi...Hava serin dahi olsa insan kendisini güneşin gösteren yüzü münasebeti ile mutlu hissediyordu...Eda ile bankaya gidecektik hani şu turuncu aslan maskotu olan bankaya :P geçen sefer puset arabasına koyup götürdüğüm Eda bu sefer büyüdüğünü iddia ederek yürüyerek gelmek istediğini söyledi...

Bak ben ne salak ( hiç estağfirullah falan demeyin öyleyim öyleyim ) bir anneyim 3 yaşındaki çocuğun rol kesmesine kanıp içinde nasıl bir canavar barındırdığını hala kestiremediğim kızımla yürüyerek bankaya gitmek üzere evden çıktım...

- Annenin eli tutulur dimi anneciğim ben büyüm dimi anneciğim...
- evet Eda afferim bak ne güzel elimden tutuyorsun...

ne mutlu mesut bir 5 dakikaydı o yahuu! yürüdük yürüdük yürüdük caddeyi geçmememizi salık verecek ışıklara geldik...

-yeşil yanıcak dimi anne biz öyle geçeceğiz dimi anne ????

Allahım ağlamak istiyorum...Eda nekadar uslu nekadar bilinçli davranıyordu o an yeşil ışık hiç yanmasın ben yavrumla el ele o yol kenarında kalayım istedim yok be ben hala ordayım aslında gözümden mutluluk yaşları ha aktı ha akacak...

Yeşil ışık yandı hoplaya zıplaya karşı kaldırıma geçip biraz daha cadde üzerinde yürüdükten sonra aslanlı bankaya geldikkkkkkkk.

İçeri girerken hatırladığım halen elimi tutuyordu :D sonra sağ taraftaki bankodan ya da adı herne zımbırtıysa " gişe işlemleri " düğmesine basıp alttan kağıdı alıp elimde çekelediğimi hissettiğim yavrumla oturma bölümüne yönelip sıramı beklemeye koyuluyordum ki şu sesi duydum...

- BEN BASACAKTIMMMMM

-Hö! 

hemen uzun zaman önce geliştirdiğim taktik olan " salağa yatma " moduna geçtim"
- neye basacaksın yavrum???
-o dümeye ben bascaktımmm
-ama anneciğim o düğmeye küçükler basamazki anneler basar, büyük amcalar basar ( salak anne salak anne )
- ben büyüğüm ama anneeee bende bascam 
- olmaz anneciğim ( kibarlığıma hayranım ayrıca içimden edayı boğuyorum orası ayrı ) hadi otur anneciğim...
-hayır oturmıyacağım...
-"aha! b.ku yedin kızım" diyorum içimden ama hemen güvenlik görevlisini gösterip 
-Edacığım bak bu amca müsade etmez şimdi sen oraya basarsan eğer gişe işlemi numara atar amcalar boşu boşuna düğmeye basarlar dimi annecim olmaz
-Tüüüüüü ( burda bana tükürüyor )

yüzümü alel acele silip "anneciğim yapma ne olursun güzel kızım" diyorum ama üzerimdeki herşeyi çıkarıp çırılçıplak Atatürk caddesinde koşasım var o denli ateş sinir ne varsa basmış durumdayım...

-Eda bak aslan var bu bankada anneciğim diyorum...

Güvenlik görevlisine bakıp" bu adam mı besliyor O nu "diyor 

aha! o anda asma kattaki banka memurlarının bize güldüğünü gördüm...Ayakkabıyı fırlattım fırlatıcam...

Alt kata inen memure hanımı görüp yok alt katta bak bu abla onu beslemeye gidiyor diyorum o anda bankada ki televizyonda bankanın reklamı dönmeye başlıyor Eda ona seyre kalıyor...

"ting72" işte bizim numara ben gişeye yönlenirken Eda hala televizyona bakıyor tam gişenin barında reklam bitiyor " hay! bin kunduz " bu sefer yukarı sıçramaya çalışıyor 

"kucama al " diyor alıyorum barda insanlar yazı yazsın diye ped koymuşlar gene aslan resmi var ama kuyruk kısmı yetmemiş o yüzden resimde o kısım yok kucağıma aldığım anda elindeki 72 yazan kağıdı görevli memura fırlattı adam güldü ama asma kattakiler yarı bellerine kadar aşağı sarkmış bizi izliyorlardı :D 

- bu aaslanın kuyruğu yok heyyyy! dedi. adam bana birşeyler sorduğundan kendini aşağı indirdim adam imza atmam için kalem koydu bar a Eda bir atladı kalemi aldı adama geri fırlattı o andan sonrasını pek hatırlamıyorum aslında okadar utandım ki küçücük kaldım orda ...

Böyle durumlarda annem bir çimdik atardı biz susar pısardık ben çimdik atma taraftarı değilim atsan kaç yazar utanmaz birde neden çimdik atıyosun diye bağırır orda :D işlemleri hallettim bankadan çıkarken hala " "ben basıcaktım "diye kendini yırtıyor...yerlerde yuvarlanıyor...

Azıcık gönlü olsun diye toka almak için büyük bir mağzaya soktum saçına toka aldım, kolye istedi onu aldım birde yüzük bakarken ağzına attı aman yaman diyene kadar bir güzel yüzüğü yuttu ...hem aldıklarımın hem de yuttuğu yüzüğün parasını ödeyip dükkandan çıktık...

gene demin en mesut anlarımı yaşadığım trafik ışıklarında bu sefer pis taraftaydım...İçimden hayatımı birisine  "5 dakka  tutarmısın " diyip kaçma düşünceleri geçiyor...yüzüğüde yuttu görüyo musun :((( ağlıycam o kaldırımda otorup ...

O kadar da mutlu ki aynı neşeyle evimize geri dönüyoruz apartmanımızın arka tarafındaki sokaktan içeri girdik arka bahçede ihtiyarlar heyeti toplanmış birşeylere bakıp birşeyler konuşuyorlar...

Yaklaşınca anladık ki birisi bir sokak köpeğinin dört ayrı ayağından bahçenin korkuluğuna bağlamış ve ıpi kısa tutmuş hayvan ayağa kalkamıyor bir an göz göze geldik O nu okadar iyi anladım ki ...Kokoş teyzelerden birisi " çok manidar bir durum bu" diye hayvanın etrafında döneniyor diğer kalabalıkta ne yapsakta çözsek diye hayvandan korktuklarından yanaşamıyorlar...O teyzenin üzerine kusasım geldi bir an...

Olayın insana verdiği mesaj gerçekten çok alçakça bir durum olduğu üzerine ama esas köpeğin  aldığı mesaj çok acı...Ben yaklaştım çamaşır iplerinden birisini çözdüm Eda ya baktım o an okadar mutlu ki diğer bağıda çözdüm hayvan iki ayağının üzerinde baktım duruyor derken esnaftan biriside yardım etti köpek kurtuldu ...kokoş teyze hala olayın manidarlığı ile ilgili konuşuyor ...O an gene anladım ki" konuşmakla olmuyor önemli olan doğru uygulama evet" dedim Eda da da bunu uygulamalıyım " ahanda kız yok " koşa koşa apartmanın kapısına gittim "yere yatmış ben kazandımmmmmm" diyor...

"Evet" dedim içimden" ben pes ediyorum Eda sen kazandın"....

Birdaha 20 yaşına kadar pusetsiz bu kızı dışarı çıkarmamaya karar verdim :))))))


Portakalmavisi 

Anne düşlerinden...

Ebru...




14 Eylül 2012

Otobüste bir cimcime...


Çok koşuşturmacalı günler geçiriyoruz biz Eda ve Egeberkle :D.Bostancıda hani aslanlı bir banka varya oraya gidip hesap açtırma gibi bir durumumuz oldu...Önceki gün iki kere, bu günde birkere gidip rezilimizi olup döndük :D.Eksik tamamlama derdinden gidip gelme durumları oldu malumunuz...Çocuklarla jet hızında taksiyle gittiğimiz Bostancımızdan otobüsle döndük...Hani eskilerden yazmışlığımda vardır biz böyle sosyalleşiyoruz diye :D.Bostancı alt durak istasyonun orası yani iki katlı otobüslerin taksime kalkan ilk duraklarıdır...Eda ilk gördüğünde elimizden fırlayıp otobüsün içine kaçtı...Girmedi vallahi kaçtı :D ...Onun için   otobüs bir oyun alanı.Dönme dolap, korku tüneli karışımı birşey.Evdeki gibi boş koltuklarda zıplayabileceğini evde yaptığı gibi camı yalayıp, yer döşemesinde poposunun üstünde kayabileceğini sanıyor...Sanıyor mu dedim ben???? aslında yapıyor canım basbayağı her dediğimi birfiil gerçekleştirdi...

Allahtan iki katlı da alt katta ipinden kurtulmuş bir canavar olduğunu anlayanların üst kata topuk tarak kaçtığı ya da sığındıkları bir oturgaçlı götürgeç seyahati yaşadık...Yol boyunca tutma yerlerinde tecrübeli aletli jimnastikçiler gibi döndü durdu.Kızınca koltukta ayağa kalkıp kolunu pencereden çıkarıp " heyyyyy" diye bağırıp dikiz aynasından pispis bakan şöförü yan gözle kesip " şöför dede kızıyor " dediğimizde masum masum 20 saniye oturan bir ara ayakkabısını taaa ön tarafa kadar fırlatan ara ara "yapma ama yeter şimdi seni burda bırakıp ineriz "dediğimizde de küsüp bize bakmayan  adını koyamadığım vaziyette yaramazlık yapan kızımla çilesi çok, anlatınca komik içinde olunca kabus olan bir yolculukla muhitimize geldik.


Sonra babayla buluştuk.Adı buluşma aslında bizim taraf afyon çekmiş gibi yalpalarken Erkan Starbucks ta oturmuş eşşek kadar bardaklı kahvesini yudumluyordu.Egeberkin elinde puset benim elimde koca çanta içinde acil önlem paketini abartmış anne birikimleri ( yarabandı, su, iç çamaşırlar, iki çocuğa da üst ve çorap,ıslak mendil,fotoğraf makinam, kendime şal,tarak,toka,sakız,acil durum çukulatası ), öbür elimde kızın oyuncakları ve tişörtünün arkasından yakaladığım Eda...Yani sür bizi dağa düşman avlayalım okadar donanımlıyız yani...

Derken son durağımız olan nike mağazasına gittik...

Mesela bu gün benim gülmekten yığılıp kaldığım yerde bitti günüm ( mağazadayız ayakkabı alacağız kolay beyenmez, beyense belli etmez cinsinden erkek olan evladım ben bekleme koltuğunda Eda ile güreşin her türlü hareketini denerken anne bu oldu galiba diye ayağında 44 numara bir ayakkabı ile karşıma geldi :)))))))))))))))arkasında Erkan "ben anlamıyorum bu çocuğu" diye satıcıya iç döküyor:)))) o kriz halimle bile ayağından çıkardığım 44 numara ayakkabıları kafasına fırlatmadan satıcıya teslim edip kendisine ailemize yakışır bir nike modelini çocuğuma kabul ettirdim)  ondan sonrası duble sarhoş kafasında... derken migrenim tuttu ilaçlandım falan anca toparlandım....He ! biz Egeberk in 44 numara ayakkabıları ile uğraşırken Eda da başladı mı ağlamaya "ayakkabı" diye...Eh herşey birşeye vesile onada ilk converse lerini alıp manyak günümüzü sonlandırdık ...Aslında devamında kocaman birde park bölümü var ama o başka hikaye :D

Öptüms 


Portakalmavisi Anne hikayeleri


10 Ağustos 2012

tuvalet eğitimi - tamamen içgüdüsel bir yazı...


Ben Egeberk i büyütürken sanırım hiç zorlanmamışım bunu annelerin yazılarını okurken daha iyi anlıyorum.Egeberk 99 doğumlu..dokuz aylık yürüyen ender erkek çocuklarından.Egeberk 1,5 yaşında 3 kelimeli cümle kurmaya başladığında yaz aylarına denk geliyordu.Bodrumun sıcağında altına bir kilot geçirip eğitimimize başladık.beni çok yormadı yani elimde bez kaka temizlediğimi anımsamıyorum...Anılarımda oyun havuzunda ördeklerle yüzen bir kaka öbeği kalmış okadar.

ne yaptım: oturak aldım.Düzenli tuvalete beraber gittik.Evet altına işediği zamanlarda oldu  ama hiç problem olmadı hemen değiştirdim.Koltuğa oturmayı seven bir çocuk olmadığından hiçbir sıkıntımız olmadı.

tuvaletin kapısına koyduğum küçük sandalyesine basıp ışığı açar, işini halledip yatardı.dedesini kaybettiğimizde sadece bir iki gece korkar oldu tuvalete kalkmaya ozamanlar yardımcı oldum ve üzerinde durmadığımız için çabuk atlattık.

Kızım 2009 doğumlu hadi dedik O da 1,5 yaşına geldiğinde başlayalım tuvalet eğitimimize.Gidip ikea dan çok sade bir oturak aldık fotoğraftakinin kırmızısı.Önce başına taktı sonra koltuk sandı salona koydu derken baktık içine bebeklerini koyuyor.Bir çeşit hazır değilim sinyalleri veriyor.Düzenli tuvalete gidiyoruz umrunda değil tuvalet kağıtları ile oynuyor,tuvalet fırçasını duvarlara sürüyor.disipline olmadığı gibi baktım işin bokunu çıkarıyor.

Aldım doktora gittim.her çocuk tıpkı parmak izi  gibi kardeşe olsalar temelde farklı karakteristik özelliğe sahiptir derkenben içimden " sadete gelelim lütfennnn" diye çığlıklar atıyorum."öncelikle ebrucuğum yaz ayını bekliyeceksin , bir hormon var çişini tutabilmesiiçin bu sıcakta salgılanıyor " dedi ve gene düzenli tuvalete gidin sakın baskı yapmayın, uzun süre çişi tutması şuna şuna, kaka tutması kekemeliğe kadar yolu var dediğinde kızımda oğluma göre zorlanacağımı anladım.Bu gibi durumlarda sınır 3 yaş.Kendinizide patatsanız en son hazır olduklarır yaş 3...

oturağı tuvalete koyduk, üç yaşı bekledik.mucize gerçek oldu.tvalet aparatı ile kimi zaman tuvalete kimi zamanda oturağa yapmaya başladı.Ben oturağı kaldırdım tuvaletle yolumuza devam edelim dedim ve ilahi bir "nah" yedim...

Biryerlerde okumuştum; çocuklar kendilerinden giden iki şeyden çok korkar rahatsız olurlarmış, saç ve kaka...

Saç kısmı oğluma denk geldi.İki sene uykusunda saç kestirdim ve kaka olayıda kızımda denk geliyordu :D...Başımgözüm üsttüne de kaka yahuuu.

Neyse düzenli kiloduna yaptı kakasını .Tuvalete yaptıramadık derken oturağını istedi ve ta taaa günün birinde kakayı oturağa yapıverdi. bizi tuvalete topladı "ta taaaa yapıyor" birde :D...

uzun yolda ne yapacaktım peki hadi erkek çocuğunu şişeye mişeye hallediyorsun.Çözümü şu çişim geldi dediğinde altını bağlıyorum çişi yapıyor ve hemen alıyorum altından...Bunun ihtiyaç amaçlı olduğunu biliyor.

Annelere tavsiyem şu, etraftan söylemler çok olur.siz duruşunuzu belli edin.Tereddütte kalmış tavır, söylemleri arttırır.okuduğunuzu,doktorla konuştuğunuzu ,araştırdığınızı söyleyip duruma hakimiyetinizi belli edin.

Annelik güzel bir yoldur kadının kendisini tanıması açısından.Bu yolda çocuğunuzla aranıza baba dışında kimseyi almayın.Büyükler kendi çocuklarını kendi tecrübeleri ile ozamanın şartlarıyla büyüttü.

"Biz çocuğumuzu kaşımızla, gözümüzle yönetirdik"  derler, kaş göz yap bakalım şimdi bir çocuğa " ne oldu anne " diye bir de salağa yatarlar...

Tuvalet olayında ne yapıyoruz 3yaşa kadar yolu var bekleyin ve mucizeye tanık olun...


Anne Portakalmavisi...


12 Haziran 2012

Çok ateşlendim ben amaaa!


Aslında çok iyiydi.Ve ben biliyorum ki gene bizim nazarımız deydi.Ne zaman iştahı açılsa biraz kilo alsa hemen " nazara geldi " avuntusuyla kendimizi kandırır O bize biz O na bakar dururuz.

Ateşi çıktı birden.Hafif bir öksürükte inceden duyulur oldu.2 gün bekledim.Ateş işin içinden çıkılmaz bir hal aldığında ( ki calpol ve fitili aynı anda verecek kadar çaresiz kaldığım zamandan bahsediyorum ) sabah uyumadan pazar demeden aldık hastaneye götürdük.Grip olmuş...Rahmetli babam ' bir gelicek ve biz insanoğlu grip karşısında çaresiz kalacağız' öngörüsü ile aklıma geldi.Hakikaten çaresiz kalmıştım.

Edayı 2,5 sene emzirdim.Oğlumu 5 ay emzirmenin bana geri dönüşünü kötü yaşadım.3,5 yaşında verdiğim anaokulundan 15 günde bir antibiyotik kullanmak sureti ile tıpış tıpış geri getirdiğimi anımsıyorum.Eda öyle olmasın diye 5 günlük hallerinden buzamana kadar hiç değiştirmediğim sevgili doktorumuzla çok çaba verdik.

şimdi 6 saat etkili bir ateşdüşürücü şurup kullanıyoruz ve soğukalgınlığı şurubunu da  değiştirdik.Tüm bunlara ek işte ökrük için sihirli formül : bir çaykaşığı toz zencefil, bir çorba kaşığı bal ve birkaç damla limon.

Zencefilin aspirin özelliği olduğundan kanı sulandırıyor. bu sebeple çocuklara günde beş seferden fazla verilmemesi tavsiye edilir...

neyse bize geçmiş olsun hepinizi öpenzi....


Portakalmavisi...

27 Aralık 2011

BU GÜN NE GİYSEMMMMM



Kendi kendisine seçip giydiği kıyafetler...Çok seviyor üst üste giymeyi bende soğuk diye sesimi çıkarmadım :) bir çanta dolusu da yanımızda dolaştık durduk...

25 Aralık 2011

HER DEDİĞİM


Her dediğim olsun yaşında dünya sana güzel be yavrum.Biraz ağlarsın " yüffen " dersin olmadı " bandon anne bandon " dersin şifreleri çözer engelleri geçersin...

Bir yüzüktür derdin, kimi zaman dağanık saçlı bir bebek ben seni izlerim hayat bizi...

Planlar yaparız, kırılan hayallerimize bakarız...

Çok gülmek isterken bile endişe salar bu hayat bize ve sen elinde diş fırçaları ile gelir silersin kederimi...

Tek emelim yüzünü düşürme güzel kızım ağlama ve benide ağlatma ....

En çok analar ağlar sakın adım atarken bunu unutma...

Not: Biliyorum ki ben zaten illa yanlış adım atacaksın ....Olsun be güzel kızım hep yanındayız :D ...Hep dediysek bokunu çıkarmaman dileklerimle  :))))

Annen, baban ve abin :D

EDA BÜYÜYOR ...



2012 havasına iki gündür girebildik.Bende karar verdim artık bloğuma yazmaya başlamalıym.Eda artık 2,5 yaşında...Zaman zaman hamilelik, düşük tehlikeleri ve doğumu sizlerle paylaşmıştım.Artık Eda bana soluk aldırabildiği zamanlarda burda olacağım...Çektiğim fotoğraflar evdeki delilikler bilmem artık daha ne olursa...Geçmiş yazılara baktım aslında genç bloggerların yazılarındaki karamsarlıklardan güzel birşeylerinde olduğunu okuyacakları bir yer olduğunu anlamalarını istiyorum...Hayat zaten zor birde dengesiz beslenme sonucu iyice bunalıma bağlayan beyinlerinizin içinde kaybolmayın yahuuu!

15 Ekim 2008

BİR İNSAN MASALI


Çok güzel bir kızdı, on yaşlarında deniz havlusuna sarılmış biraz içi giderek birazda korkarak havuzda oynayan çocuklara bakarak iç geçiriyordu bir köşede...Bazen kendisini kaptırıyor onlar gülünce O da gülümsüyordu...Herzaman çocuklarla çok güç zamanlarında bile konuşabilen biri olarak içimdeki dürtü ile ona yaklaşıp yanına oturdum...Diğer çocuklar bana nekadar seslense onlarla oynamamı istese de sessizce yardım çığlığı atan bu şeker şeye yardım etmek istiyordum...En azından anlamak istiyordum...

"Merhaba" dedim öncelikle kendimi tanıttım..."Çok sıcak değil mi insan böyle sıcak zamanlarda ne havuza girmek istiyor ne de başka bir şey yapmak istiyor sanırım" dedim...Hınzırca bana bakıp gülümsedi O da ismini söyledi ve sonra şunu söyledi "Aslında yüzmek güzelde ben yüzmiyim..."Ozaman şak anlıyorsunuz ilk cümledeki istekten sonrasında çekindiğini söyleyemediğini...Rutin konuşmalardan ve saçlarının nekadar güzel olduğunu söylememden sonra orda anneannesinde kaldığını öğrendim...

Bodrumda birkaç evin bir arada ve ortak havuzunun bulunduğu şirin bir yerde insanın çocuk olası geldiği o yerde bir çocuğun istediği gibi davranamaması kadar can sıkıcı sanırım başka birşey olamaz...

Sonra sıcak ve açık iletişim sonucu herşey şekilleniyor...Kariyer peşinde iki insanın ilk kızı O.Dört yaşına kadar düşüp kendine zarar vereceği düşünüldüğü için koşmasına dahi izin verilmemiş bu kadar baskıya rağmen "ben bir bireyim oysaki ben çok utanıyodum düşünsenize koşmam yasaktı" dediğindeki gözlerindeki hüzünü unutamıyorum...Bu kariyer peşindeki aile O na birde misyon yüklemiş sen okumalısın ( okumalısın ve senin sosyal hayatın budan ibaret )...Sonra o hayatı hep okumak sanmış...Türkçe,matematik teslerinde kaybolmayı, piyano çalmayı çocuk olmak sanmış...Tiyatrolara götürülmüş ama televizyondan uzak tutulmuş...Okuldaki ilişkileri arkadaşlarına ders çalıştırmaktan ibaret...Diğer çocuklarla ilk kurduğu cümle "en çok hangi dersi seviyorsunla" başlayan cümleler...Elbetteki yazın dibine kadar eğlenmek ve oyun peşinde olan çocuklar bukadar sıkıcı olan birini yanlarında tutmak istemeyip Ondan gizli buluşma planlayıp hep O nu dışladılar. O da o sıcakta hep test çözdü...Tabii ben olaya müdahil olana kadar...

Öncelikle anneannesi havuz kenarında olduğu sürece elimden geldiğince kendisine güven hissederek havuza girmesini ve bunu tek başına başarabileceğini anlamasını çalıştım...Daha sonra genelde erkek çocukları olan bu yerde erkek çocukları ile ortak konuşabileceği konular bulmaya çalıştık...Ana konumuz müzik ve Hayko Cepkin oldu...İlk defa Hayko Cepkin dinleyen bir kızı izlemek hoştu...

Sonra kendi arkadaş ilişkilerinden bahsedip geceleri hayali hırsızları kovalamaca oynamaya başladılar...Gündüzleri en uçuk hayal ürünü hikayeler yazmaca oynadılar...Birbirinden güzel hikayelerini şair Tekin Gönenç ile dinlemek çok hoştu...

Şimdi kıssadan hisseye geliyoruz.Tek bir örnek olsa ciğerimi alın ama okadar çok gözleme dayalı olarak şu cümleleri kuruyorum ki...Maalesef yetişkinler kariyer olgusu peşinde sahip oldukları yegane canlıları sanırım fazlaca kendilerine en az sorunu getirir hale getirmeye çalışırken çok kötü kalıplaşmış ve rafine bir hayata sürüklüyorlar...Çocuklar zaten beton bloklar arasında gayet birbirinden uzak, iletişim özürlü yetişirken bir yandan da ailelerinin farkında olmadıkları kadar kendilerini yalnız hissediyorlar...

"Ah! ah! hiç bir çocukluk oyunumuz kalmadı çocuklar, nasılda bilgisayar oyunlarına düştü" derken hiç kendinizi sorguladınız mı ben sormak istiyorum???...Hiç onlara bişeyler öğretmek istediniz bir girişiminiz oldu mu??Çocuklara bisiklet alıp yapayalnız bırakıyorsunuz kaç çocuğa bisiklete binmeyi öğrettiğimi, kukalı saklambaç, dokuz taş öğrettiğimi anımsamıyorum bile...Okadar mutlu oluyorlarki...ONLARDA OYUN OYNAMAK İSTİYORLAR AMA İNANIN BİLMİYORLAR...Misketleri alıyorsunuz odalarında şifonyerin üstünde kavanozlara dolduruyorsunuz...Çocuk onları aksesuar sanıyor...Evet hayat zor, evet geçim derdi...Ama çocuk yetiştirmek sanırım sadece karınlarını doyurmak ve geleceklerini teminat altına almakla pek bitmiş olmuyor...Ruhlarınıda doyurmak lazım...Kendi sporunuza ayırdığınız iki saatin bir saatini çocuğunuzla kaliteli zaman geçirmek için ayırmanızı öneririm...Ben güzel bir örneğim yapıcı ve güzel yaklaşan biri olarak, peki ya kötü niyetli birisi sizin eksik bıraktığınız doyum bekleyen tarafı farklı doyurmaya kalkarsa???

23 Eylül 2008

ÇOCUK - NECİP FAZIL KISAKÜREK


ÇOCUK

Annesi gül koklasa,ağzı gül kokan çocuk;
Ağaç içinde ağaç geliştiren tomurcuk...

Çocukta,uçurtmayla göğe çıkmaya gayret;
Karıncaya göz atsa 'niçin,nasıl?' ve hayret...

Fatihlik nimetinden yüzü bir nurlu mühür;
Biz akıl tutsağıyız,çocuktur ki asıl hür.

Allah diyor ki:'Geçti gazabımı rahmetim!'
Bir merhamet heykeli mahzun bakışlı yetim...

Bugün ağla çocuğum,yarın ağlayamazsın!
Şimdi anladığını,sonra anlayamazsın!

İnsanlık zincirinin ebediyet halkası;
Çocukların kalbinde işler zaman rakkası...

NECİP FAZIL KISAKÜREK

16 Haziran 2008

BUNU BİLİR BUNU SÖYLERİM



Asla ama asla eğer sonunu getiremiyeceğinizi düşünüyorsanız bir çocuğa sevginizi vermeyin...Çünkü masada bıraktığınız ajandanız ya da evde kalan çiçeğiniz değil onlar...İçlerinde açtığınız sevgi yeri siz gidince bomboş kalıyor ve yerini hiç birşeyle dolduramıyorlar...İlerde büyüdükleri zaman kendilerine biraz canım diyeni dost aşkım diyeni doğru insan sanıyorlar...


Öncelikle sözüm bebek sahibi olmak isteyenlere...Boşanmalar çocuklarda çok tahribat yapıyor...Doğru olan kavga olan bir evde çocuk büyütmektense evleri ayırmak ve daha sağlıklı ortamda çocuk büyütmek diyip öyle kestirilip atılmıyor.25 yaşındaki bir arkadaşım dediki babamın evinde buzdolabını açamıyorum...Maalesef baba daha uzaklaşıyor çocuktan...İstisnalar illaki vardır da konu hakkında bilgi sahibi kişiler evleri ayırmayı önerirken annesi babası ayrılmış çok kişi keşke kavga etselerde aynı evde olsalardı diyorlar...






Çocuk gelişimi boru değil nüfustaki rakamsal değeri sabitlememek adına değil bir neslin devamı için dünyaya getiriyoruz çocukları...Sağlıklı bir birey yetiştirmek adına önce kenisini bilen sonarda karşısındakini anlayabilen insanlarsanız kolay gelsin yok değilseniz ne diyebilirim katıldığınız sürüde iyi otlanmalar ...





Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Portakalmavisi bir; hüzünleri dibine kadar yaşamadan terketmeyen, sonrasında da ardına dönüp bakmayan hüzünbaz zamanlar cambazı....

pin

yukarı