7 Kasım 2007

ATATÜRK Ü AŞKLA ANIYORUZ - Can DÜNDAR

Atatürk’ü Aşkla Anıyoruz
10 Kasım 2007 Cumartesi günü, ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün aramızdan ayrılışının 69. yıldönümünü yaşayacağız. Yine bayraklar yatıya inecek yine 09:05’te sirenler çalacak yine gözlerimiz buğulanıp, yüreğimiz sızlayacak. Ve Atatürk'ü düşüneceğiz hepimiz.Biz de Atatürk'ü bu hafta, tepeden tırnağa duygu dolu dönemler yaşadığı haliyle anmak istiyoruz, "Neden duygusal hayatını hiç konuşmayız, aklım almıyor Büyük adamlar tarihte özel hayatıyla değerlendirilir Fransızlar; Napolyon'un aşklarınıciltler dolusu kitapla anlatır Ata'nın özel hayatı da saklanmamalı" diyen Başkent Üniversitesinden Prof. Dr.Ahmet Mumcu’ya katılıyoruz ve Atatürk'ü aşklanyla yad etmek istiyoruz. Latife ve Fikriye Hanımları zaten bilmeyenimiz yok.Bu yüzden biz size diğer yaşanmışlar ya da yaşandığı iddia edilenlerle ilgili bilgiler vermek istiyoruz. İşte, sevdalarıyla Atatürk...NADİRE (Komşu Kızı)Birkaç yıl önce bu aşk hikayesini Can Dündar yazdı. Biz de tekrar hatırlatıyoruz: Mustafa Kemal, Selanik'te öğrenciyken, Nadire adında bir komşu kızı varmış. Ciğerlerinden hasta olan bu kız Mustafa Kemal'e aşıkmış. Bu askını hissettirmek isteyen Nadire, sonunda konuyu arkadaşı Hatice'ye açmış. Hatice de, Zübeyde Hanımı ziyarete gittiği bir gün kopardığı bir karanfili Mustafa Kemal'in odasına girerek tarih kitabının üzerine bırakmış. Az sonra Mustafa Kemal eve gelince odasındaki karanfili fark ederek Hatice'ye tebessüm etmiş. Aradan epey bir zaman geçmiş. Bir gün Hatice, Zübeyde Teyze’sinin kendisini oğlu Mustafa'ya istediğini öğrenmiş. Ama Hatice'nin annesi, Mustafa asker olup ulaklara gidecek diye bu izdivaca yanaşmamış. Konu kapanmış.Yıllar geçmiş. Mustafa Kemal "Atatürk" olmuş. Evlenip çoluk çocuğa karışan Hatice, yaşadıklarını 1970'lerde bir kış günü, Kocaeli'nde Maarif Müdürü olan apartman komşusu Münir Hayri Bey'e anlatmış. Münir Hayri, daha sonra sinema tahsili için yurt dışına gitmiş. Döndüğünde Atatürk kendisinden hayatını beyazperdeye yansıtacak bir senaryo yazmasını istemiş. Senaryonun esaslarını da bizzat dikte ettirmiş. "Filme başka neler koymalıyız?" diye sorduğunda Münir Hayri biraz da çekinerek. "Her filmde kadın ve aşk unsuru aranır, bilmem nasıl emredersiniz?" demiş ve yıllar önce Hatice'den dinlediği hikâyeyi Atatürk'e nakletmiş. Hatırlamış Atatürk; gülmüş: "Ben. Hatice'nin o karanfili kendi hesabına koyduğunu sanmıştım" demiş. Ve devam etmiş: "Hatice zekası, güzelliği ve terbiyesiyle örnek bir kadındı. Her vakit hayatımın en degerli hatıraları arasında kalacaktır." Sonra Nadire'yi de hatirlamış:'"O kızcağızı da bir kâtiple evlendirdiler. Sonra öldü."

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Portakalmavisi bir; hüzünleri dibine kadar yaşamadan terketmeyen, sonrasında da ardına dönüp bakmayan hüzünbaz zamanlar cambazı....

pin

yukarı