Dünya ne kadar da güzel bir yerdi...Evimizin az ilersinde koca gemileri taşıyan boğazdı güzellik...Sabahları bilmediğim horozlara değer martı sesleriydi beni uyandıran...Yemek yemediğim zamanlarda ayakkabılarımı kaçıran Arap dı en büyük korkum...Ve yeşillikler arasından "geliyorum anneeee " diye bağırmaktı yaramazlıklar...Yediğim böğürtlenlerle sıvanmış yüzüm, elimde şeffaf çekirdek poşeti içinde envayı çeşit böcekler ve ceplerimde neşe palamutları...Senelerce hep ben onları neşe palamutu sanmıştım ve benim için onlar hep öyle kaldı..Üç tekerlekli zamanlardı ozamanlar...Bisikletimizin önünde plastikten bir sepet ve içinde çocukluğumuz...Akşamları güneş batmadan eve pedallanan hayatlardı birazda. Bir elinde köpürmüş taşmış gazoz şişesini yalaya yalaya eve gitme halleri...Kocaman palamutları yakalama telaşı, ekmek arası midye kızartması kokuları, babamın ellerinde beyaz sabun kokusu...
Deli gibi çırpınan ellerimle anneme el sallama seramonilerimdi okula gitmelerim...Gözümde iki damla yaştı aşılar ve rengarenkti elimde tahta sopalı macunlar...
Sekseğimin taşı, ah gözümün nuru,üç tekerlekli kaçışlar zamanı ...Gelde sarmala şimdi beni eli havada hoş geldin diye çırpınan beni ...Tüm sıcaklığın , tüm kokuların yüklenin üç tekerlekli bisikletime bir ziyaretime gelin...Başıma tac etmezsem ne olayım....
Portakalmavisi...





2 yorum:
özlediğimi hissettim hem de çok...ne güzeldi ne sıcak ne içten...
@beenmaya,evet özlüyoruz, yeni üç tekerleklilerde ruh bile yok onu gördüm :D
Yorum Gönder