23 Ocak 2014

OKUYORUZ BİZ ...


Seksen öncesi bir gece ansızın çalındı kapımız.Yarı uykulu battaniyemi peşimde sürüklerken babam kapıyı açtı ...Amcam ve iki arkadaşı içeri girdiler...Hava soğukmuş demek ki parkalarının içinden bir sürü kitap dergi bıraktılar salonumuzun ortasına...Ne güzel, ne çok kitap ve dergiler vardı...

" Abi burayı aramazlar " dedi amcam ...Neden arasınlar ki bizim evimizi...Koyunlarında çocuk gibi sarmalamışlar ya kitapları içime karıştı kitap sevgisi...bir kaçını alıp yatağıma taşıyasım bile geldi...Annem sırtımı sıvazladı yatırdı beni gene ama aklım salonda kitaplarda kaldı...

 Eskiden evlerde banyolarda odunla çalışan şofben diyeyim kazanlar olurdu.. sobanın uzunu alttan kapaklı sen odun atarsın sonra musluktan sıcak su akar...Tam işleyiş şeklini bilmiyorum sıcak suyu evimizde o büyük şofbeni yakarak temin ederdik...Eskisine benzemiyor ama yandaki fotoğrafı buldum buna benzer birşey ama bizim tesisatımızdaki musluktan geliyordu sıcak su..






Bir kaç gün geçti bizim evimiz asker eviymiş bizim evimizi aramazlarmış bu yüzden...Bir haber geldi kızları Teknik üniversitede okuyan bir denizaltı astsubayı vardı Onların evlerine gelmişler bize de gelebilirlerdi...Amcamın arkadaşları evimize bir sürü kitap getirmişlerdi...bazıları ıslak odun kokuyordu , bana elletmiyorlardı küçücük bir kızken başlıyor " niyeki anneeee" demeler...

Annem ve babam eski portakal kasasından bozma şeye kitapları koyup banyoya giriyorlardı bir yandan da Soba yakılıyordu...Evdeki ısıyı ve kağıt kokusu çocukluğuma sindi inanır mısınız? Kırk yaşında bir kadın olsanda hayatındaki kalakaldığın anlarla geliyorsun tecrübe yaşlarına...

"bacadan bukadar duman ne diye soran olursa sobadan dersin " dedi babam öğretmen edasıyla anneme...Kasa her dolduruluşta banyo önüne getirilişinde içinden iki üç kitap aşırıp yatağımın altına sakladım...Annem ve babamın yüzünü hiç unutamam...2 krş luk kitapların anısı 2 cihan yer etmiş ciğere of! lasan ne fayda...

Bu ve buna benzer pek çok anı var bizim kuşağın ve bizden öncekilerin hayatlarında...Daha derinleride var elbet ama şimdi sadece bunu paylaşmak istedim...

Soruyor musun hiç bu ülkede insanlar neden kitap okumuyor diye ? Soruyorsun değil mi ? Amcam bir kitap almıştı " bir şeftali bin şeftali " diye elimden alınan ilk kitabımdır " sakıncalı " görüldüğünden...İnsanı okumakla korkutan bir sistemde eline aldığının sakıncalı olup olmadığını tayin eden bir sistemde kim okur ...Okuyanların çoğu işkence görmüş, bir kısmı yurdundan edilmiş...İsveç te sosyalist olup oraya kaçan insanların anılarını dinlerken ağlarsın...Birde üstüne cila lazım ya Doğudaki kayıpların ailesini dinlesen geberirsin bu ülkede...

Okumakla korkutulan bir ülkede kitap sevgisi sökülmüş nesilleri yargılayanlar sistemi bukadar yargılayıp sorgulasalardı eleştiri bildirip eteklerini toplayıp bir kenara mabatlarını yerleştirmeselerdi ne olurdu he ne olurdu...

Onca genç ölmiyeydi, işkence görmiyeydi Demokrasi türkü gibi ağızlarına dolanmasaydıda halkların kardeşliğini Osmanlıdan devraldıkları gibi götürmiyelerdi...

Benim evimin kitaplığında o yatağımın altına sakladığım kitaplar...Hala ıslak odun kokusu...Biz okuyoruz...Çoluk çocuk zehir zemberek okuyoruz...Kadersiz yurdumun dayatılan manasızlıklarına, nefesi kursaklarında kalmış körpe gençlerinin aşkına OKUYORUZ...

Ebru...


Fotoğraf : Deviantart

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Portakalmavisi bir; hüzünleri dibine kadar yaşamadan terketmeyen, sonrasında da ardına dönüp bakmayan hüzünbaz zamanlar cambazı....

pin

yukarı