30 Nisan 2008

SNOOKER HEYOOO HEYOOOO !!!

Evet bende uzun zamandır bu snooker olayına girmiş bulunuyorum...Benim gibi gece uyku sorunu olup zap peşinde koşan bazı arkadaşlarda aynı durumdadır buna eminim...Malum belgesel kanallarında reklam aralarında "yahuu spor kanalında ne var ne yok" dediğimde birde baktım bilardo oyunları..."Oh dedim ne güzel mübarek yeşilde topları ittire kaktıra hipnoz misali uykumda gelir hadi izleyeyim bakalım" dedim ve dalış o dalış ...Efendim snooker öyle böyle birşey değil.Satrançtan sonra beni etkileyen ikinci zeka oyunu diyebilirim...Sudokuyu başka bir yere koyuyorum tabii.
Öncelikle oyunun tarihçesinden bahsetmek gerekirse bir çok ilginç oyun gibi snooker da sıkıntıdan ve yapacak hiçbir şey olmamasından doğmuş. Hindistan'ı sömürmekle meşgul olan İngiliz subayları Muson yağmurlarının gemi azıya aldığı bir gün bilardo oynamaktan sıkıldıklarını söyleyip deneysel çalışmalara girişmişler. Bu deneysel çalışmalardan bazıları ıstakaları tamamen devre dışı bıraktığından ve topların kafa vurularak deliklere atılmasını önerdiğinden pek başarılı olamamış, ancak bu çalışmalardan bir tanesi mucidi Sir Neville Chamberlain'in ismini tarihe geçirmeyi başarmıştır. Ve evet bildiniz söz konusu oyun snooker'dır. Oyun emekleme döneminde bildiğimiz snooker'a pek benzemiyormuş, renkli top sayısı daha azmış ve masa kenarında, renkli topları girdikleri ceplerden çıkartan penguen giyimli beyefendi de henüz ortalarda görülmemekteymiş.



Masada bulunan farklı renkteki toplar sadece estetik nedenlerle orada değil. Hatta topları sürekli girdikleri ceplerden çıkarıp oyunculara tehditkar bir şekilde bakan ve sanki "bu top burada duracak anladın mı? Ben burada durmasından hoşlanıyorum, böyle güzel oluyor" demeye getiren penguen giyimli beyefendi de bu iş için oradaymış gibi gelebilir insana, ama işin iç yüzü biraz değişik elbette. Snooker'ın amacı aynı Amerikan bilardonun bazı türlerinde olduğu gibi, bir oyun sonunda rakipten daha fazla puan toplamak olduğundan ve kırmızı toplar bu ayrımı yapabilecek kapasitede görünmediğinden, renkli toplar değişik puanlara ve oyunun gidişini belirleme gücüne sahip. Yukardaki grafikte de görülebileceği gibi, en yüksek puana sahip olan, renginin verdiği karizmadan olsa gerek siyah top. Onu altı puanla pembe ve beş puanla mavi takip ediyor. Kahverengi dört, yeşil üç ve sarı iki puan, kırmızı topların herbiriyse bir puan sayılıyor. Renkli topların oyun için önemi büyük olsa da oyuncuların kırmızı toplar tükenmeden bunlara direk atış yapmasına izin verilmiyor. Snooker masası hakkında da söylenmesi gereken birkaç şey var elbette. Normal bilardo masalarının hemen hemen bir buçuk katı büyüklüğünde olan masanın uzun kenarı 3.7, kısa kenarıysa 1.86 metre. Ölçüleriyle biraz göz korkuttuğu doğru gerçekten. Gelelim oynanışa.



Basitçe anlatmak gerekirse, oyun açıldıktan sonra ilk yapılması gereken şey beyaz topu bir kırmızıya çarptırmak ve faul olmasını önlemek. Fauller bu oyunda çok önemli çünkü rakip yapılan faule göre puan kazanıyor, yani çok süper oynasanızda maçı faullerden rakibe hediye etmek oldukça olası. Kırmızı toplar masada olduğu sürece oyun "bir kırmızı, bir renkli" gibi anneannelerimizin örgü örme stiline yakın bir minvalde ilerliyor. Bir oyuncu eğer renkli bir topu ceplerden birine gönderip puan almak istiyorsa, önce kırmızı toplardan birini bir cebe yollamak zorunda. Kırmızı toplar masada olduğu sürece, cebe giren renkli toplar yazının başından beri bahsettiğimiz penguen giyimli amca tarafından eski yerine yerleştiriliyor. Bu sırada oyuncu, sayı aldığı her kırmızı toptan sonra ve ikinci atışını yapmadan hemen önce, cebe yollamak istediği renkli topu göstermek zorunda. Göstermezse veya başka bir topa vurursa bu tabii ki faul sayılıyor ve hedef alınan topun değeri rakibin puan hanesine yazılıyor. Kırmızı topların hepsi ceplerde yerini aldığındaysa renkli toplara, aralarındaki hiyerarşi sırasına göre atış yapılıyor. En düşük sayılı toptan en yükseğine kadar bir sıralama yapılıyor. Bu atışların sonunda bir beraberlik olursa sahneye karizmatik siyah top çıkıyor ve ilk sayının atılmasından ya da ilk faulün yapılmasından sonra oyun bitiyor.Şuda var diyelim istediğiniz atışı yapamıyacak pozisyondasınız ozaman beyaz topu öyle bir yere atıyosunuz ki kırmızı vuramıyacak bir durum alıyor işte buna snooker deniliyor ve rakip tarafından çözülmesi gerekiyor.

Oyuncunun kullandığı beyaz topun kesinlikle masadan ayrılmaması gerekiyor; yani top bir başka topun üstünden atlar ve sayı yaparsa, bu sayı rakibin puan hanesine ekleniyor. Oyuncu ceplerde duran toplardan herhangi birine dokunursa, topun oyunla ilgisi olmamasına rağmen, oyunun en acı cezası olan "yedi sayı cezası"nı yiyor.



Ve yukarda bu oyunun hırçın çocuğu Ronnie O'Sulliven durmakta.O nu izlemek çok eğlenceli heleki bir snooker ı çözdüğü andan sonra hakemin renkli topları yerine koymasını falan beklemeden yaptığı hamleler süper olayın heyecanını arttırıcı...


21:45 den sonra Eurosport kanalında yayın başlamaktadır ilgilenenlere duyurulur


Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Portakalmavisi bir; hüzünleri dibine kadar yaşamadan terketmeyen, sonrasında da ardına dönüp bakmayan hüzünbaz zamanlar cambazı....

pin

yukarı