13 Ocak 2009

HERKESİN 18 LİĞİ


Cenaze henüz sokağa girmeden üç sokağın çıkmazı olan annemlerin oturduğu sokağa insanlar toplanmaya başlamıştı bile...Burayı bu yüzden çok seviyorum " Düğün sana bana ama ölüm her eve " mantığı ile hiçbir zaman ölülerimizde birbirimizi yalnız bırakmadık...
Telefon geldiğinde kahvaltıya oturmak üzereydik, gelen telefonla hemen evden ayrıldım ...Neden yalnız gittim bilmiyorum...Sokağa girmeden köşeden babasını gördüm...Çok yaşlanmıştı selam dahi veremeden arabayı parkettim...Arabadan indiğimde 17-18 yaşlarımdaki o kızdım sanki...Sanki okuldan çıkmış geç kalmanın telaşı ile eve koşturuyordum ve O da birazdan dönecekti sokağı...Beraber dönemedik biz hiç o sokağı ama dünyalara sığmayan bir aşk yaşadık...
Ölen kişi mahallemizin eskilerinden ve sevilen bir abimizdi...Annemlerin apartmanından çıkan cenaze için hepimiz kapının önündeydik son görevimizi yapıp cenazeyi toprağa verileceği Antalya ya uğurlayacaktık...Sokak yavaş yavaş dolarken sanki her köşe başından çocukluğum, gençliğim geliyordu...Ve O da gelmişti...
Üzerinde gri bir palto vardı...Eskiden atkısının içine saklardı yüzünü sadece güzel gözleri bakardı etrafa mavi mavi...Ama atkı yoktu demek artık büyümüştük...Saçları dökülmüş sanki kilo da almıştı...Diğer çocukluk arkadaşlarımızla sarıldık, ağlaştık ama bir O nunla bakışmadık,tokalaşmadık,....
Hayat veya zaman çok tuhaf.Sanki biz değildik ailelerimizle bile zıtlaşan sevgimiz için " Daha çok gençsiniz " dediklerinde dimdik karşılarında duran...Onlar bizi ayrı bildiği zamanlarda bile birlikte olan...Babam inanılmaz şekilde hiçbir açıklama yapmadan hep karşı durdu bu aşka, Onun ailesi de zaten babamdan, babamın otoritesinden dolayı hiçbirşeye cesaret edemedi...Tabii insan zamanla düşünüyor neden bazı şeylerin ilerlemediğini belkide hissettiği kadar hissedilmediği ya da önemsenmediğini...Okumak için ayrı yerlere savrulurken "bizim aşkımız belki de okadar güçlü değilmiş" demeyi sonradan anlıyor insan...Sürekli insanlarla zıtlaşmaktan ne sevgini ne de sevdiğini tartıp biçebiliyorsun...
En son nişanlandığımda karşıma çıktığında görmek istedim kalbimin bana söyliyeceklerini dinlemek istedim. Ama kalbim bana hiçbirşey söylemedi...Sebebini biliyorum kırgınlıklarım ve yalnız kalmalarım örtmüştü o güzel sevgiyi. Geriye sadece bir merhaba kalmıştı O nsuz yarınlara...
Babam hep hayatının merkezine değmiyecek kişileri koyma derdi...Belkide o yüzden bende içimde yaşanmamışlıkları büyütüp kendime kocaman bir aşk bırakmadım geçmişten...
Her kızın bir 18 liği oluyor sanırım...Kardeşimle bu yaz bir kuaförde gördük O nun 18 liğini ... Bir Ekonomi dergisinin orta sayfalarında bilmem neyin bölge müdürü bilmem kim açılışta şunu bunu dedi diye...Kardeşim gördüğünde şok oldu hayallerinde yaşattığı, kafasında sonlandıramadığı için hep acabalarla özlemini duyduğu adamın bu gün yüzüne bile bakmazdı...Evliydi karısınıda zaten beğenmedik :D ...Kardeşimin 18 liği faslımızda öylece kapandı...
Gelelim teyzeme O nun ki ayrı bir alem...O yaşlandığında bir gün 18 liği ile karşılıklı masaya oturup neler yaşadıklarını konuşmak istiyormuş...Teyzeme de yüzkere söyledik sen kafanda bitiremedin yarım kaldı ondan bukadar çok değerli...Olsun diyor öyle olsa da olsun...
Güzel bir sığınak kelimesi bulmuş kendine "olsun"...
Hayat bu yahuuu varsın olsun...


".....BAĞLANMIYACAKSIN ......"
Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.

Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de
korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları...
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
"O benim." diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin...
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait
olacaksın.
Mesela turuncuya, yada pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem
de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak...

CAN YUCEL

1 yorum:

Seyyah dedi ki...

çok derin mevzular bunlar dalmadan çıkıyım dedim farkında olmadan dalmışım:)) teyzenin fikri hoşuma gitmedi desem yalan:D

bu arada kabul edersen şayet mimlendin canım, öpüyorum seni..

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Portakalmavisi bir; hüzünleri dibine kadar yaşamadan terketmeyen, sonrasında da ardına dönüp bakmayan hüzünbaz zamanlar cambazı....

pin

yukarı