28 Kasım 2008
ÖNEMLİ MESAJJJ :P
TERMİNATÖR OLMAK İSTİYORUM TANRIM :D

26 Kasım 2008
HAYAT BİLDİĞİ GİBİ GELSİN

25 Kasım 2008
YAŞAYINCA ANLADIM - CAN YÜCEL
Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,
Kendi yolumu çizdiğimde anladım..
Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak,dinleyerek değil..
Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım..
Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış,
Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım..
Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden,
Neden hiç ağlamadığını anladım..
Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş,
Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım..
Bir insanı herhangi biri kırabilir,ama bir tek en çok sevdiği, acıtabilirmiş,
Çok acıttığında anladım..
Fakat,hak edermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını,
Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım..
Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet,
Yüreğini elime koyduğunda anladım..
''Sana ihtiyacım var, gel ! '' diyebilmekmiş güçlü olmak,
Sana ''git'' dediğimde anladım..
Biri sana ''git'' dediğinde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmiş sevmek,
Git dediklerinde gittiğimde anladım..
Sana sevgim şımarık bir çocukmuş,her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan,
Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım..
Özür dilemek değil, ''affet beni'' diye haykırmak istemekmiş pişman
olmak, Gerçekten pişman olduğumda anladım..
Ve gurur, kaybedenlerin,acizlerin maskesiymiş,
Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış,
Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım..
Ölürcesine isteyen,beklemez,sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi,
Beni af etmeni ölürcesine istediğimde anladım..
Sevgi emekmiş,
Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş...
Can YüceL
24 Kasım 2008
HAFTANIN FOTOĞRAFI

Portakalmavisi
SUSTUKLARIM BÜYÜR İÇİMDE

22 Kasım 2008
LODOS ZAMANI
21 Kasım 2008
KOMÜNİST SEVDALAR

JİLET YİYEN KIZ - ATTİLA İLHAN
o kızı nerede nasıl görsem
aklımı başımdan alır ağzı
saçları şıra köpüğü desem
kaşları bıçak izi kırmızı
yakut pulları mı? bu ne görkem
kanlı gözbebeklerindeki yazı
beni nasıl büyüledi bilmem
kirpikleri örümcek kırmızı
kızıl demirden bir ünlem
salınması yangın yalnızı
korkmasam öpmeye eğilsem
dişleri elektrik kırmızı
çarpılmışım başım sersem
sevdim jilet yiyen kızı
göğsündeki kumrulara değsem
gagaları zehirli kırmızı
gece gündüz tek düşüncem
kasıklarımdaki ince sızı
artık kimseyle sevişemem
anladım sevişmek kırmızı
jilet yiyen kız merih'li gecem
birlikte bulacağız belâmızı
sonumuz kuşkusuz cehennem
kırmızı kırmızı kırmızı
ATTİLA İLHAN
İNCECİK BİR DUVAR ÜZERİNDE YÜRÜYORKEN BEN

20 Kasım 2008
KARŞI TARAFIN AVUKATI

"Kızım bak avukatlık ve doktorluk daha bir farklı meslek gruplarıdır.Çünkü hayatlarının sonuna kadar öğrencilikten kurtulamazlar..."Babamın bu sözlerini bir süreliğine de olsa unutarak karşı tarafın avukatına bir güzel okkalı sövdük...Maksat acımız hafiflesin...Biliyorum eğer kendi avukatımız olsa "ah canımmmmm" diyeceğiz ama bunlar top yekün karşı tarflar...
Uzun zaman önce aldatılmak ve aldanmak üzerine düşündüm, arkadaşımın yaşadıklarından etkilendim, kendimde yazılar yazdım hatta...
Arkadaşım eşiyle sorunlarını halletmiş çocuk sahibi olma kararı dahi vermişlerdi.Oğlu daha yaşını doldurmadan bu yaz ailesinin yanına gittiğinde eşi bir erkeğin yapabilceği en adice şeyi yapıp hem arkadaşımı aldattı hem de O kızı evine yatağına kadar soktu...Kızı suçluyoruz hemen değil mi?...Yuva yıkanın yuvası olmaz diye ama ortaya hafifletici bir sebep giriveriyor adamın "ben karımla zaten ayrıyım, biz ayrılmak üzereyiz" yalanları giriyor...He! nekadar tartışılır ben onu bilemem benim mantığıma göre o imza hala geçerliyse bu iş bitmemiştir ve hele çocukda varsa asla böyle bir ilişkiye girilmemeli...Olaylar olaylar olaylar ...Arkadaşım işini kapadı, evini kapadı eşyaları yüklendi ve ailesinin yaşlılıklarında huzurlu yaşamak için göç ettikleri Egenin şirin beldesi Urlaya gitti...Genç bir kadın, oğlu henüz bir yaşında ve fişeği patlamış bir koca...
"İnsan bukadar mı değişir","ben tanıyamıyorum bu adam benim evli olduğum adam değil...","Onca yoldan geldim çocuğu ile en fazla 3 saat kalabileceğini söylüyor birde avukatı aramış talep edilen nafakayla ilgili konuşmuş benim avukatımla"
Ya kime sövebilirim ki...Bir kadın kocasını dün severken bu gün nasıl birden nefret edebilir genede kelimelerimi dikkat ederek seçmeye çabalıyorum...O söyliyebilir ama ben söyledim mi ağrına gidebilir diye pat diye " Allah kahretsin o avukatı " diyivermişim...Karşı tarafya sanki adam kendi itiraz etti nafakaya ..Arkadşaımda dedi " kendi kızkardeşi, ablası olsa gene böyle mi yapardı pis herif" evet kötülenecek kızılacak birisini bulmuştuk avukat hem şerefsiz,hem pis,hem de iğrençti...Yaşı dolmamış evladının rıskını başka kadına yediren bir adamı savunuyordu kahrolsundu karşı tarafın avukatı...
Çıkış noktamız avukattı.Evet olaylara davalara duygusallıkla yaklaşsalar işlerini yapamazlar biliyoruz...Avukatlara saygımızda çok sonuçta işlerini yapıyorlar amaaaa acımız var kardeşim O da erkek değil mi hepsinin köküne kibrit suyu...
Diliyorum bu gün herşey güzel bir sonuca bağlanır ve arkadaşımda askıda kalan hayatına bir yön vermeye başlar...Bir kadının en güzel yaşlarını harcadığı adam tarafından bu şekilde mağdur edilmesi cidden çok acı... O karşı tarafın kör olasıca avukatı bunları düşünmez tabiii ....Bak gene sinirlerim şeyoldu...Şaka şaka ....Bu arda ben paranoyaklaşmaya başladım bir sonraki yazıda şehir hayatı içindeki küçük paranoyalardan bahsedeceğim ve elbetteki kadın erkek ilişkilerinden...Evliliğe dair anlatacak birkaç parça birşeyim var...Allah o avukatı nasıl biliyosa öle yapsın :P
19 Kasım 2008
GÜNÜN FOTOĞRAFI


KİBRİT ÇAKIYORSUN KARANLIKTA - CAN YÜCEL

badem çiçeklerini görmek için
Ve mart denizlerinde tedirgin bir çift
sarnıç gemisi gözlerin
Bir iş açacaksın sen başımıza
yangın mı olur artık, bahar mı?
ANNEM,TEYZEM ve NİŞANTAŞI

Annem teyzemden onyedi yaş teyzemde benden onüçyaş büyük...Teyzemle ikimiz annemin kızları gibiyiz...Bizim bir köyümüz hiç olmadı o yüzdendirki bu Nişantaşı,Osmanbey dolanmaları hep geçmişe birer yolculuk gibidir...Hani biz şimdi eskiden diye sohbetlere ve yazılara başlayıp geçmişe ve o temiz zamanlara özlemimizi dile getiriyoruz ya siz gelinde bu iki kadının konuşmalarını dinleyin...Yolda giderken kaldırıma oturup ağlayasım geldi bir an "Allah kahretsin" diye....Bir muhit ve insanlar bukadar mı değişirdi...
Hep bu Osmanbey,Nişantaşı ziyaretlerimiz öncesi yanıma yolluk almam gerekiyor...Çünkü biz köyümüze gidiyoruz annemgillerin köyü :D...Bu durum Yenikapı ve Sultanahmete giderkende böyle oluyor...Çocukluğum lodosta annemlerin Yenikapıdaki evlerinin birinci katına kadar çıkan deniz dalgaları ve fırtına sonrasında lodosçuların sahil basmalarını dinlemekle geçti durdu...Eskiden kalan dükkan sahiplerini bulup resmen biz oturmaya gidiyoruz :D...Yada eskiden abonesi olduları alışveriş mağazalarının yerine açılanlara dalıp eskiden burda şu vardı bu vardı diye muhabbete başlıyorlar...
Nekadar da düzenli yaşıyorlarmış...Annem kuaförünün olduğu yeri bilmem kaçıncı defa gösterdiğinde "Anne" dedim "birtanemi kuaför vardı habire buraya geliyormuşsunuz...","Hayır" o en iyisi imiş...Ozamanlar o kuaförün üstünde saç yapan yokmuş...Nekadar önemli detaylar değil mi :D
Kırkyılda bir gelmiyoruzki bu Nişantaşına ama her geldiğimizde aynı ilk heyecan ve sanki bir köşe başından arkadaşları gelecekmiş gibi tuhaf anlamlar yüklü bakışları...
Ben boğazı annemlerde Nişantaşını görmeden duramıyorlar...Uzaklara gidince ilk önce boğazı özlerim...Demek ki çocukluk nerede geçiyorsa orası insanın aklında daha bir tatlı kalıyor...Ve nereye gidersek gidelim belki çocukluğumuzu özlüyoruzda adı bir mekan ya da semt adı oluyor...Bunu bilemiyorum daha doğrusu adını koyamadığım duygualrdan birisi işte...Annemin ve teyzemin ellerinden tutup yürüdüğüm sokaklar değişmişti evet ama tekrar onlarla orada olmak çok güzeldi...Değişen binalar ve değişmiş sokaklarda eski binaları seyredip annem kimbilir nerelere gitmişti bilemiyorum...Oysaki hastaydı bu havalardan sanırım tansiyonu yükselip duruyordu ...Ama o sokaklarda dolanan kadının değil tansiyon sorunu hiçbirşeyi yoktu...Hatta daha genç ve daha enerji doluydu...Annemin o hallerini beynime iyice kazıdım ...Çünkü bu anları unutmak istemiyorum...Yağmur yağıyordu ve şemsiyesini bile açmamıştı...Güzel bir gündü annem, ben, teyzem ve Nişantaşı...
17 Kasım 2008
GÜNAYDIN DÜNYACIM

15 Kasım 2008
ÜÇ KIZ ÜÇ AYRI TELDEN

14 Kasım 2008
DOĞUM GÜNÜ ŞEYSİ
13 Kasım 2008
YÜZLERCE YÜZ SEVDİM

Kocaman trabzanlardan kayıyorum ve mercan yeşili aşklara dalıyorum ....Yaşarken sırt üstü bile yüzüyorumda karaya değdiğimde canımı yakıyorum...Kanamalı bir hasta için acil tatil programları seçeneğinden en dingin olanı seçip uzaklaşıyorum...
BİLETÇİ AMCA TREN KALKMASA....

12 Kasım 2008
PARANOYALARDA KAYBOLMA...

Portakalmavisi...
ÇOCUKÇA NEŞELER

Kadın olmanın entellektüel tek yanı sorgulamayı, görselliği beyinde çözünürlülük sağlamayı erkeklerden daha başarılı kıldırmak... Çok okudukça empatiyi arttırmak...Çok film izledikçe sevgisizliğini hissetmek...
EGE YE DAİR

MIZIKMIYORUM
Yok öle hayata mızıkmak diyorum kendime
Kendini kapıp koyuvereceğin aşkları düşün
Sonrasındaki acılarını
Mükemmel bir 8mm film içinde
8,5 tuğla ses geçirgenliğinde
Şimdi camları kırma zamanı...
Elimde sapan,
Cebimde dizili cephane taşlarımla
Yaramazlık dozu şırıngalıycam bünyeye
Eh! beklesin artık aşk acısı napalım...
Ben aldım izni mutluluk
Artık mızıkmıyorum
Mutluluk pabucu yarımmm
Çık dışarıya oynıyalımmm
ÜŞÜYORMUYUM BİLMİYORUM

KAÇASI GÖÇESİ HEP Mİ OLUR BİR İNSANIN ???

Her seferinde insanlara dair umudum oldu benim...Hiç yediğim kazıkları, aldatılışlarımı yada incitilmelerimi düşünmedim tanımadıklarıma bile değer verdim...Verdim de ne oldu ? Torunlarıma dahi anlatamıyacağım hayatsal acı tecrübeler olarak bana geri dönüşü oldu...Yok anlatamamam sanılası bir müstehcenlikten değil tamamen kişisel safiyane hallerimin içler acısı durumuna gülen veletler görmek istemiyorum...
HİÇ YAŞANMAMIŞ
Hiç yaşanmamış mısralara dökerken göz yaşlarımı
Önceden kalma acı ayak izlerine basmama telaşı
Sen çok uzaktaki içimde nefes alan
Sandığın kadar ne kolaydım nede zordum
Hiç yaşanmamış mısraları sana saklıyordum
Saklanmam senden değil kendimdendi
Okadar acıdıki bu kalbim
Okadar kuytularda bırakıldım ki
Ne sarabildim seni
Senin istediğin gibi
Ne de kendimi sevdirdim
Dilediğim gibi
Hiç yaşanmamış mısraları sarmalama telaşı
Sarıp sarmalama kaldırma ağlaması
Kalbimden yok olma muhtırası....
Severim de giderim de biterim de
.....
SUSUYORUM

Umuda açılan tüm kapılarımı kapatıp,
ıssız bir köşede karanlığa gömülüyorum!
İçimde bir kız çocuğu var,
duyuyorum sesini…
“Hadi gel, oyna” diyor,
“Ben artık oynayamam” diyorum.
Sesi uzaklaşıyor…
Uyanıyorum…
Yine karanlık, yine sessizlikteyim.
Kapılarımı açan olmamış, hala kapalıyım!
Aklıma bir cümle geliyor, kimbilir nerede okuduğum…
“En büyük acılar bile 21 gün sürermiş!”
Bu kaçıncı 21 gün?
Neden hala devam ediyor?
Neden 21 gün ve bu 21. gün neden gelmedi bana hiç?
Sorular soruları kovalıyor ama ne bir cevap var ne de değişen birşey…
Kalp yas tutar(mış),Göz yaş tutar(mış),Aşk tutulmaz(mış).
Bende tutamadım aşka dair umutlarımı odalarımda…
Onlar açık kapılardan çıktı, gitti ve ben sadece kapıları kapatabildim arkalarından!
Susuyorum…
Bütün beklentilerimi asık bırakıp havada,
Karanlığın çığlıklarında,
Sensizliğin sessizliğinde uykuya dalıyorum…
Bir ses olsa uyansam!
-alıntı-
HIRÇINIM BEN

Portakalmavisi....
HER DEM

MUTLU OLUN !!!

Yediğim kocaman hayat tokatlarına "heytttt ulan" bile diyemeden pişmanlıklarından mutlu kocaman bir kadın olmuşum...Etrafta dolanıp ahkam kesenlerden daha mı az yaşadım hayatı ??? elbette hayır sadece dillendirmeyi ve kafaya çakma akıl sokmayı sevmiyorum...Hayat bu dokunamasanda hissederek yaşamayı öğrenmeli insan...
Ben seviyorum böyle flört eder gibi yaşamayı ve eğlenmeyi çünkü derinlemesine herşeyi sorgulayınca küçükte olsa mutlulukları kaçırıyor insan...Sevip zevk aldığım şeylerin peşine takılmayı seviyorum ta ki canımı yakana kadar...Renkli bir çizgifilm karesinde elinde filesi kelebeğin arkasından "kebelek kebelek "diye koşarak yakalamaya çalışan çocuk misali...
Çok yaşanası bir hayatı kendi ellerimizle az yaşanır, bol acılı kıvama getirmeden kendinize gelmenizi diliyorum..."Çok üzgünüm" kelimesinden km lerce uzakta sevdiklerinizle mutlu olmanızı istiyorum...İçimde kendi yaşayamadıklarımı yaşayanları gıpta ile izleme arzusu mu vardır nedir :D
11 Kasım 2008
ELVEDA DERKEN

10 Kasım 2008
10 KASIM GÜNCESİ

9 Kasım 2008
UZUN ZAMAN GEÇTİ GÜLÜMSEDİĞİNİ GÖRDÜĞÜMDEN BU YANA... (NANTES - BEİRUT)
BEIRUT - Nantes - from The Flying Club Cup
by flyingclubcup
Hayattan ve masallardan biraz isimli blogda dinledim bu parçayı ...Dilerim sizde benim gibi seversiniz...
well it's been a long time, long time now
since i've seen you smile
and i'll gamble away my fright
and i'll gamble away my time
and in a year, a year or so
this will slip into the sea
well it's been a long time, long time now
since i've seen you smile
nobody raise their voices
just another night in nantes
nobody raise their voices
just another night in nantes
YARDIM EDİN YÜFFEN
BİRİ ZİLİ ÇALSIN

Çok zor zamanlar bunlar karşımda kocaman adam konuşuyor ve bıyığında birşey var...Ama gülememeliyim ama duramıyorumki :D Zil çalsada tenefüse çıksak ya da ya da bilmiyorum ( da ları ayrı yazdım ama bunuda bilemedim şimdi )...
Hep aynı genlerden gelme hallerden bunlar annem yanıma sokuldu derken teyzem ve teyzemin kızı biz ve bize bakan satıcının bıyığındaki şey .....Ahahahhaha!
Amca şeye benziyor bizimkiler dizisindeki hani giriş katında oturan bir adam vardıya O'na Sabri Bey miydi unuttum şimdi...Söylenmezki böyle ciddi bir sohbette de "Bıyığınızda sümük mü yoksa içtiğiniz birşeyin kaymağımı kalmış anlamadık diye :D..."
Biliyorum çıkınca kuzenim taklide başlıyacak biz komik bir aileyiz ve birimiz güldümü diğerleride peşinden gidip birsürü şey devamında gelip gene sokaklarda krizlere girmiş kadınları oynıyacağız....
Annem salon kadını edasında kuzenimin o kendimizi tutmamız sırasında "Kaynanam" diye olaya işaret tutacak birşeyden bahsederken mıçmıştık. Annem birkaç adım öteden gene nerde ve kimlerle olduğumuza aldırmadan "Kayınvalide" denir öğretemedim size şunu diye atıldığında ben kendimi mağazanın kapısından dışarıya atmıştım bile...Peşimden gelen teyzemle kapıdan hala didişerek çıkan kuzenimle annemi seyrederken "bıyık" dediğimden sonra yirmi dakka gözlerimi açamadan güldüğümüzü anımsıyorum ahahahha!
Annem durup durup "O adamın bıyığındaki neydi yahuu öyle ...Sen bir satıcısın kendine dikkat etsene Allah Allah..."her dediğinde yıkıldık koptuk...
"Tülin sahiden neydi o satıcının bıyığındaki ?...."Yeterrrr biri zili çalsın tenefüse çıkalım zaten çişimizde geldi :D ....
Portakalmavisi...
7 Kasım 2008
ISSIZ ADAM
Çağan Irmak’ın yönettiği ve Cemal Hünal, Melis Birkan, Yıldız Kültür ile Şerif Bozkurt’un oynadığı Issız Adam, bugün Cine Film dağıtımıyla Most Production tarafından vizyona girdi.
Alper, 30’lu yaşlarda, kendi restoranının sahibi iyi bir aşçıdır. Hayatının akışı, bir gün Beyoğlu’nun arka sokaklarındaki bir kitapçıya girmesiyle değişir, Ada’yla karşılaşır. Alper, Ada’nın güzelliğinden etkilenir ve Ada’yı takip etmeye başlar. Alper kopamadığı özgür hayatının içersinde Ada’ya yer açtıkça, yaşamının daraldığını fark eder. Issız Adam, modern hayatın yalnızlaştırdığı insanları anlatan aşk üzerine bir film.
NİHAYET BULUŞTUK - MİNİCİK BİR DOKUNUŞ


4 Kasım 2008
ORTAYAŞ KADIN MUHABBETLERİ

3 Kasım 2008
HERŞEY SENDE GİZLİ - CAN YÜCEL
Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kâr sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak, bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...
Can Yücel
BATILILAŞMA EMRİ
En sonda yazan yazı yüzünden aslında fazla bir şey söylemeye gerek yok...Batılılaşmayıda bilmem neresinden anlayanlara ithafendi...
1 Kasım 2008
KOPULASI
